Dünyaca ünlü yazar Stephen King'i tanımayanımız var mı?
Korku-Gerilim türünün en başarılı örneklerini veren Stephen King'in herhangi bir kitabını okumadıysanız bile sanıyorum ki onun kitaplarından çevrilen bir filmi mutlaka izlemişsinizdir.
Stephen King'in kitaplarından sinemaya uyarlanan yüze yakın film var. Ben hepsini olmasa da yarısına yakınını izledim sanırım. Ama içlerinde öyle filmler var ki gerçekten takdire şayan.
İşte bu yüzden, en sevdiğim Stephen King'ten uyarlanma filmleri tek bir yazıda derlemek istiyorum bugün, becerebilirsem tabii :)
Hadi başlayalım!
*
Hadi başlayalım!
*
Benim için olduğu kadar dünya çapında yapılan oylamaların da yer aldığı IMDb sitesinin TOP 250 listesinde 9,2 puanla hala en iyi filmler sıralamasında liste başı olarak yerini koruyan "Shawshank Redemption - Esaretin Bedeli" en iyi Stephen King derlemesidir bence.
Bu yazımda bahsettiğim "Shawshank Redemption - Esaretin Bedeli" isimli film de yine Stephen King'in "Different Seasons - Kuşku Mevsimi" kitabındaki hikayelerinden birisi olan "Rita Haywort and Shawshank Redemption" dan sinemaya uyarlanmıştı.
Yönetmen Frank Darabont'un sinema tarihine kazandırdığı bu muhteşem filmin başrollerinde İrlandalı siyahi adam Ellis Redding'i canlandıran Morgan Freeman ve şaibeli bir cinayet dolayısıyla ömür boyu hapis cezasıyla yargılanan zeki bankacı Andy Dufresne rolüyle de Tim Robbins'in muhteşem preformansları ile zihinlerimize kazınmıştı.
Yönetmen Frank Darabont'un sinema tarihine kazandırdığı bu muhteşem filmin başrollerinde İrlandalı siyahi adam Ellis Redding'i canlandıran Morgan Freeman ve şaibeli bir cinayet dolayısıyla ömür boyu hapis cezasıyla yargılanan zeki bankacı Andy Dufresne rolüyle de Tim Robbins'in muhteşem preformansları ile zihinlerimize kazınmıştı.
*
Gelelim bir diğer filmimize: The Green Mile - Yeşil Yol
Birçok başarılı filme imzasını atan yönetmen Frank Darabont'un bu filmi artık klasikler arasında yer alıyor. 1999 yapımı olan Yeşil Yol hapishanede geçen olayları konu alıyordu. Hapishane infaz baş gardiyanı Paul ve hükümlüler arasına sonradan eklenen, ürkütücü görüntüsünün altında oldukça ince fikirli ve karmaşık bir ruh taşıyan John Coffey arasında geçen olaylar zincirini ele alan filmin çekimleri için şu sıralar kullanılmayan Tennessee hapishanesi kullanılmış, infazların yapıldığı elektrikli sandalyenin tasarımı için ise New York'taki Sing Sing Hapishanesinde yer alan gerçek infaz sandalyesinden ilham alınmış.
Fantastik öğeleriyle hafızalara kazınan sahnelerde başrolleri paylaşan hapishane gardiyanı Paul Edgecomb rolüyle Tom Hanks ve siyahi hükümlü John Coffey rolüyle de Michael Clark Duncan bizlere eşsiz bir sinema şöleni yaşatmışlardı.
*
Ve sırada üçüncü filmimiz var: 1408
1408 filmi benim en sevdiğim psikolojik gerilim filmlerinden biridir. İzleyip de beğenmeyenler var mıdır bilemiyorum ama film daha ilk saniyelerinden itibaren sizi öyle bir sarıyor ki bir an olsun gözünüzü ekrandan ayıramıyorsunuz.
Gerçekten gerim gerim geriyor tabir-i caizse :)
Gerçekten gerim gerim geriyor tabir-i caizse :)
2007 yapımı filmin yönetmenliğini Mikael Hafström üstlenmişti. Başrollerinde sevdiğim aktörlerden John Cusack, Mike Enslin isimli bir yazarı canlandırıyor.
Mike Enslin doğaüstü olaylar üzerine yazan bir yazardır ve son kitabı için araştırma yaparken Dophin Oteli'nin 1408 numaralı odasında bir takım gizemli olayların olduğunu keşfeder. Film boyunca Mike Enslin'in bu gizemi çözme çabalarına tanık oluyoruz.
Film Stephen King'in 1408 isimli kısa öyküsünden beyazperdeye uyarlanmıştı.
*
Diğer filmimiz: Secret Window - Gizli Pencere
Psikolojik gerilim tarzı filmlerde görmeye alışık olmadığımız ünlü aktör Johnny Depp'i başrol oyuncusu olduğu 2004 yapımı filmin yönetmenliğini David Koepp üstlenmişti.
Mort Rainey korku-gerilim türünde kitapları olan başarılı bir yazardır. Karısıyla boşanma arifesinde olan Mort Rainey oldukça acı doludur ve yaşadığı olumsuzluklar onun tüm enerjisini sömürmektedir. Gününün neredeyse yarısından fazlasını kanepesinde uyuyarak geçiren ve tek bir kelime bile yazamayan Mort Rainey için bir gün oldukça tuhaf bir olay gerçekleşir.
Psikopat görünümlü John Shooter adında biri yazar Mort Rainey'nin kapısını çalarak kendisine ait hikayeyi çalmakla itham eder ve bunu telafi etmesini ister.
Film, Johnny Depp'in performansını görmek için bile izlenilir ama ilk kez izleyecekler için bir çırpıda bitirilebilen en iyi psikolojik gerilim filmlerinden biri olan "Shutter Island - Zindan Adası" ya da "A Beautiful Mind - Akıl Oyunları" olmadığının altını çizmek isterim. Zira film oldukça ağır ilerliyor.
Her ne olursa olsun oldukça başarılı bir yapım. İzlemeden önce bilmiyor olsanız dahi Stephen King'den uyarlama olduğunu anlamak hiç de zor değil.
Her ne olursa olsun oldukça başarılı bir yapım. İzlemeden önce bilmiyor olsanız dahi Stephen King'den uyarlama olduğunu anlamak hiç de zor değil.
*
Misery - Ölüm Kitabı
Misery'nin benim için anlamı büyüktür zira kendisi Stephen King'den uyarlanan filmler arasında izlediğim ilk filmdi.
Sinemaya duyduğum ilginin ötesindeki bağlılığın mimarı biricik annemdir. Babamın esnaf lup eve geç geldiği o çocukluk yıllarımda televizyonda şahane film kuşakları olurdu. Annem de bizi uyuttuğunu sanıp o güzelim filmleri izlerdi. Tabii benim de yorgan altından ona eşlik ettiğimi bilmeden :) En güzel filmleri hep annemle keşfetmişimdir. İşte 1990 yapımı Misery'de onlardan biridir.
Sinemaya duyduğum ilginin ötesindeki bağlılığın mimarı biricik annemdir. Babamın esnaf lup eve geç geldiği o çocukluk yıllarımda televizyonda şahane film kuşakları olurdu. Annem de bizi uyuttuğunu sanıp o güzelim filmleri izlerdi. Tabii benim de yorgan altından ona eşlik ettiğimi bilmeden :) En güzel filmleri hep annemle keşfetmişimdir. İşte 1990 yapımı Misery'de onlardan biridir.
Gelelim filmimizin konusuna:
Misery isimli seri kitaplarıyla ünlü yazar Paul Sheldon'un kar fırtınasında geçirdiği trafik kazası sonrası hemşire Annie Wilkes tarafından bulunur. Annie Wilkes -kendi tabiriyle - Paul Sheldon'un "Bir Numaralı Hayranı"dır.
Annie Wilkes yaralı olan yazarı iyileştirmek için evine götürdüğünde yazara karşı duyduğu karşılıksız sevgiden karşılık bekler. Yazarın son romanının henüz yayınlanmamış son hali de kazayla birlikte Annie'nin eline geçmiştir. Yazarın son kitabında Misery'nin öldüğünü gören Annie bunu kabullenemez ve Paul Sheldon'dan Misery'nin ölmeyeceği başka bir kitap yazmasını ister.
Türlü işkencelerle yaralı yazarı kendine bağımlı kılan fanatik hayran Annie Wilkes rolünü canlandıran Kathy Bates unutlmaz performansı sayesinde 1990 yılında "En İyi Kadın Oyuncu" Oscar'ına layık görülmüştü.
Şahane bir filmdir ve izlemeyenlere şiddetle önerilir :)
*
Bir başka filmimiz ise Stand By Me - Benimle Kal
Oldukça eski bir film olsa da benim için hala değerli bir yapım "Benimle Kal". Film, Stephen King'in "The Body - Ceset" isimli romanından beyazperdeye uyarlanmıştı. King, bu hikayesini yazarken kendi çocukluğundan esinlenmiş.
1950'lerde geçen film, ergenliğe yeni girmiş dört kafadar gencin Oregon ormanlığında kayıp bir çocuğun cesedini aramalarını konu ediniyor. Cesedi aramak için yola koyulan bu dört gencin yolculukları esnasında yaşadıkları serüvenler ve birbirlerini daha yakından keşfediş hikayeleri insanı zaman zaman gülümsetiyor :)
Genç yaşta ölen River Phoenix'in çocuk yaşına kıyasla harika bir oyunculuk performansı gösterdiği, izleyenleri çocukluk yıllarına götüren ve filmle aynı ismi taşıyan Ben E. King şarkısını a soundtrack olarak içinde barındıran sımsıcak bir film "Benimle Kal".
*
Stephen King'ten derlenen bir başka başarılı yapım daha: The Dead Zone - Ölüm Bölgesi
Ülkemizde "Çağrı" adıyla yayımlanmış romanından beyazperdeye uyarlanan 1983 yapımı filmin yönetmenliğini David Cronenberg üstlenmiş. Bulunduğu zaman dilimini göz önünde bulundurursak bence sinemaya aktarılan Stephen King uyarlamalarının içinde en iyi korku-gerilim bu filmdir.
Başrol oyuncusu olarak izlediğimiz Christopher Walken, Johny Smith isimli bir üniversite hocasını canlandırıyor. Johny geçirdiği korkunç trafik kazasından sonra tam beş yıl boyunca komada kalmıştır. Mucizevi bir şekilde komadan çıkan Johny kendisinde bazı değişiklikler olduğunu fark eder. Kendinde bazı psişik güçlerin varlığını gören Johny bu yeteneğini gündelik hayatta kullanmaya başlayınca ürkütücü deneyimler yaşamaya başlar.
Yönetmen David Cronenberg ve ünlü oyuncu Christopher Walken için bile izlenebilecek, unutulmaz sahnelerin yer aldığı harika bir film. Hala izlememiş olanlara kesinlikle öneririm.
*
Ve sonuncu filmimiz: The Shining - Cinnet
En sevdiğim film yönetmenlerinden biri olan Stanley Kubricks'in 1980 yapımı olan "The Shining - Cinnet" filminde başrol oyuncusu olarak usta aktör Jack Nicholson'u görüyoruz.
Jack Nicholson, Jack Torrance adında bir aile babasını canlandırıyor. Jack, Colorado dağlarındaki Overlook Oteli'nde kış bakıcısı olarak ailesiyle kalmayı kabul eder. Otel kışın kapalı olduğundan Jack ve ailesi uzun bir süre otelde yalnız yaşayacaklardır.
Otelde gerçekleşen esrarengiz olaylar sonucu çıldırmaya başlayan aile babası rolü Jack Nicholsun'un üzerine resmen oturmuş. Yani Nicholson'un daha önce onlarca filmini izlememiş olsaydım, "Bu adam sahiden deli galiba" bile diyebilirdim :)
Zamanına göre değerlendirildiğinde başarılı bir yapım olsa da günümüzün korku filmi kriterlerine artık uymuyor. Olsa olsa iyi bir gerilim filmi diyebiliriz. Yine de filmi izletirken daha çok gerelim diye arka plandan verdikleri o vıyk vıyk keman sesleri bir süre sonra ashab bozucu oluyor.
*
Pek değerli okuyucum;
Eğer bu yazıyı sonuna kadar okumuşsan eminim ki sen de benim gibi sıkı bir sinemaseversin.
Ve belli ki Stephen King'den derlenerek beyazperdeye aktarılan filmlerle ilgileniyorsun.
Şayet benim bu yazımda değindiğim filmlerin hepsini izlemişsen, sinemaya aktarılan diğer tüm Stephen King uyarlamalarına bu linkten göz atabilirsin :)
Keyifli seyirler :)
Sitenizi yeni keşfettim ve çok mutlu oldum. İçerikleri çok beğendim.
YanıtlaSilcarnivalofbook.blogspot.com
sitesi de bana aittir. Umarım sizde benim blogumu beğenirsiniz. Blogunuzun sıcak havasına ayrı bayıldım ♥
@ Duygu Pınar,
YanıtlaSilTeşekkürler güzel yorumunuz için ♥ En kısa zamanda ziyaret edeğim inşallah. Sevgiler.