Son dönem muhafazakar kesimin kabuk kırma çabalarının yansımalarına
baktığımızda gördüğümüz en belirgin şeylerden biri, yaşam tarzında
yaşanan değişimler. Ve bu değişimlerin lokomotifliğini yapan, kılık
kıyafet tercihleri.
Kılık kıyafet tercihlerinde de en belirgin değişimler, hanım
kardeşlerimizin tercihlerinde kendini gösteriyor. Erkeklerin giyim
tercihlerinde de elbette kabuk kırmanın yansımalarını görüyoruz ancak bu
belki de, hanımlarda yaşanan hızlı ve başdöndürücü(!) değişim kadar
gözümüze batmadığı için olsa gerek, es geçiliyor, daha çabuk
kabulleniliyor.
Müslüman, diğer Müslüman kardeşi için hüsnü zan ile mükelleftir. Bu
yüzden ben erkeklerin, hanımların tesettürleri ile ilgili ahkam kesme
gayretlerinin, iyi niyetli olduğuna inanıyorum ya da inanmak istiyorum.
Fakat bu inanışımı aklıma ve kalbime kabul ettirmekte de zorluk
çekiyorum. Ne kalbim tatmin oluyor ne aklım ikna oluyor. Sussam gönlüm
razı olmuyor, konuşsam da tesiri olur mu onu tam kestiremiyorum.
Tesettür, sadece bayanlara emredilmiş değil. Erkeklerin de tesettürü
var. Hatta bu en kolay anlaşılır şekli ile "Erkeklerin tesettürü göz
kapaklarıdır" denerek, akıllara yerleştirilmiş. Tabi eksik bir tanımlama
bu. Fakat bu eksiklik, nasıl diyeyim, özün anlamını yitirmesine ya da tam
anlaşılmamasına sebep olacak bir eksiklik değil. Konunun özünü veriyor
evet. Erkekler göz kapaklarına hakim olurlarsa, tesettürlerinin gereğini
yapmış olurlar nokta. Ama üç nokta. Devamı var. Erkekler göz
kapaklarına dikkat ettikleri gibi, dillerine de dikkat etmeli. Dil
tesettürü başka bir yazıya konu olabilir. Biz göz kapaklarının
tesettüründen yola çıkarsak eğer, zaten dil tesettürüne giden yola da
bir patika açmış olacağız.
Şimdi şöyle bir şey var; Erkeklerin göz kapaklarına
hakimiyetsizlikleri, dillerine vuruyor. Bu nasıl oluyor? Hanım
kardeşinin tesettürünü inceleyecek kadar, hanım kardeşi ile kurulan göz
teması ile oluyor. Yani ortada bir göz kapağı tesettürsüzlüğü var. Ee bu
durumda şimdi ortada bir yanlış var mı, yok mu? Bugün bakıyoruz,
tesettür konusunda, hanım kardeşlerimizi kıyasıya eleştirerek, Allah’ın
ayetini koruduğunu iddia eden beylerin, bir bayanın ayakkabısının,
çantasının, eşarbının, pardösüsünün markasına kadar onu baştan aşağı
süzmüş olması, atlanıyor da, “Yahu adam ne kadar da doğru söylüyor, bu kapalı kızlar da
kendilerine hiç mi dikkat etmiyorlar, bu nasıl kapalılılık, bu nasıl
tesettürlülük...” diye sorulup duruluyor.
Kimse de çıkıp; “Birader! İyi diyorsun, güzel diyorsun da,
sen bu hanım kardeşimizin eşarbının bağlanma şeklini, giydiği
ayakkabıyı, pardösüsünün modelini, yüzündeki boyanın tonunu, rengini,
gözündeki süsün kalınlığını, inceliğini inceleme fırsatını hangi ara
buldun ya da sen bu hakkı ne zaman, nasıl elde ettin? Konuşuyorsun ama
konuşurken aslında kendini ihbar ediyor, suçüstü yakalanıyorsun!” demiyor,
diyemiyor. Neden? Çünkü eleştirmek en kolayı. Çünkü biz en doğruyuz ve
herkes yanlış. En yanlış da, kapanmanın hakkını veremeyen bayanlar.
Bilmiyorum sert mi oldu ya da yumuşak mı oldu? Tam mı oldu, eksik mi
oldu? Ama ne olduysa oldu, nasıl olduysa oldu. İnanıyorum ki, herkesin
önce kendisine bakmasını düşündürebilmek için bir çaba oldu, bir gayret
oldu. Benim gayretim daha da sürecek inşallah ama sadece benle olmaz,
hepimiz, önce kendimize bakma, kendimizi eleştirme konusunda daha sert,
daha haşin, daha acımasız olmalıyız.
Evet şu bir gerçek ki; erkek egemen bir toplum olmanın da
getirisiyle, her konuda ahkam kesme hakkına doğuştan sahip olduğuna
inanan erkeklerin, bilhassa bayan kardeşlerimizin tesettürleri
konusunda ahkam kesebilmesi için, önce kendi yaşayışlarına bir bakmaları
gerekiyor. Bayan kardeşlerimizin de, kendilerine eleştirel bir gözle
bakmaları, bir öz eleştiri cesaretine sahip olmaları... Ben inanıyorum ki bu durum,
Allah’ın izniyle, sorunların çözümünde büyük ve önemli bir adım olacak.
Herkes önce kendisini düzeltirse, İslam toplumunun düzeldiğini, İslam
toplumunun düzelmesi ile de insanlığın kurtulduğunu görecektir.
Yani işe nereden başlayalım ?
Kendimizden başlayalım.