13 Eylül 2013 Cuma

"It's a Wonderful Life"

Merhaba sevgili takipçilerim,

Uzun süre oldu Hollywood Sinemasına dair yazı yazmayalı.

Sessizliğimi  40’lı yıllara ait sımsıcak ve kalpleri ısıtan, benim izlemekten inanılmaz keyif aldığım  bir filmle bozmak istiyorum.


1946 ABD yapımı bir fantastik drama olan "It's aWonderful Life" olan filmin bizdeki adlandırması “Şahane Hayat” olmuştur.

Baş rollerinde Amerikan Sinemasının efsane aktörlerinden James Stewart ve Donna Reed, Lionel Barrymore, Thomas Mitchell gibi ünlü isimler yer almaktadır.


Bu film Frank Capra tarafından yönetilmişti. Aslına bakılırsa Frank Capra için ufak bir ayrıntı vermem yerinde olur.

“It’s a Wonderful Life” filmi Frank Capra’nın hem senaryosuna katkıda bulunup hem de prodüktörlüğünü yaptığı, buna yetmezmiş gibi aynı zamanda yönettiği ilk ve son filmi olmuştur.

Capra senaryosuna katkıda bulunduğu bu filme,  Philip Van Doran Stem’in “The Greatest Gift” (En büyük Armağan) adlı hikayesinden uyarlayarak hayat vermişti.

10 Eylül 2013 Salı

Çocuğum Okula Başlıyor!


Okula ilk başladığınız günü hatırlıyor musunuz?

Anne ve babanızdan ilk kez ayrılarak tanımadığınız bir ortama bırakıldığınız o ilk günü.

Ve sizler gibi etrafına şaşkın ve endişeli bakan diğer çocuklarla birlikte bulunduğunuz o ortamı.

Ben okulun ilk günü hiç ağlamadım. Ailem – Allah onlardan razı olsun- beni okul fikrine gayet güzel alıştırmışlardı.

Şuan sahip olduğum Psikoloji ve Pedagoji ilmine belki sahip değillerdi ama sayelerinde sorunsuz bir şekilde başladım okuluma ve okul hayatım boyunca okulu ve dersleri hep seven bir öğrenci oldum.

Ama çok net hatırladığım flash back’ler var hafızamda. Mesela sınıf arkadaşım Ebubekir.

Öyle ağlamıştı ki… Bağıra bağıra tabir-i caizse. Okulun ilk gününe güzel başlayan diğerlerimiz  bile onun o halini gördükçe endişelenmeye başlıyorduk.

 

Şimdi gülümseyerek anımsadığımız o hatıralar, o yaşlarda bizim için oldukça kaygı verici bir durumdu.

Hummalı okul telaşları yavaş yavaş tamamlanıyor; yeni okul kıyafetleri ve çantalar, rengarenk kalemler alınıyor. 

Evlerde sıkça konuşulan tek bir mevzu var:

O küçük yavrunuzun artık büyümüş olması. 

Evet, artık çocuğunuz büyüdü ve okula başlama zamanı geldi.


Çocuğunuzun okula başlama sürecinde rahat bir tavır sergilemesi ve yaşayabileceği olası sorunların üstesinden kolayca gelebilmesi için ailelere düşen bazı sorumluluklar var.

Bir önceki cümlede altı çizili olan kısmı tekrarlamak istiyorum: Çocuğun okula başlama sürecinde rahat olması ve sorunları kolayca atlatabilmesi çocuk için olduğu kadar aile için de önemli bir uyum göstergesi.

Olağan olan çocuğun okula başladığı ilk günde yaşadığı anksiyetenin zamanla azalması beklenir ancak bazı durumlarda bu anksiyete artarak devam edebilir.


Ebeveynler, okulun ilk günlerinde çocuklarının davranışlarına olduğu kadar kendi davranışlarına da özellikle dikkat etmeleri gerekiyor. 

Çocuğun ya da ebeveynin davranışları altında yatan mekanizmalar ileriki dönemlerde çok daha büyük psikolojik sorunlar olarak çocuğun karşısına çıkabilir.


İşte bu yazımda elimden geldiğince ailelere çocuklarının okuldaki ilk haftasını kolay atlatılmasını sağlayacak önerilerde ve bu süreci zorlaştıran noktalar konusunda uyarılara değinmek istiyorum.

Aileler çocukları okul dönemine geldiğinde öncelikle kendilerini hazır hissetmeleri gerekiyor. Okula yeni başlayan çocuğun olduğu kadar o çocuğun ailesinin de ruh sağlığı oldukça önemlidir. 


Eğer çocuğunuz için kaygılanıyor, “Daha çok ufak, ezerler onu” ya da “Benden nasıl ayrılacak, daha önce hiç ayrı kalmadık” şeklinde cümlelerle bu kaygınızı onun yanında da paylaşıyorsanız kaygınızı çocuğunuza yansıtarak ayrılma sürecinin uzamasına ve uyum sürecinin zorlaşmasına sebep olabilirsiniz. Sizin yaşadığınız yoğun kaygı çocuğunuza, kendi durumu için endişelenmesi gerektiği izlenimi oluşturur.

 

Okul hazırlıklarınızı son güne ve gecenin son saatlerine bırakmayın mümkünse. Okula yeni başladıkları şu günlerde çocuklarınızın yemek ve uyku saatlerini azami bir şekilde düzene sokmaya çalışın. Çünkü okul öncesi dönemde her istediğini yapan, canı istediğinde yemek yiyen, uykusu geldiğinde uyuyan çocuklar okula başladıklarında oldukça zorluk çekebiliyorlar çünkü okul bir sürü kuralın aynı anda uygulandığı bir ortam. Aynı anda karşılaşabildiği bu kurallar bütünü çocuğu oldukça strese sokuyor. 

5 Eylül 2013 Perşembe

Renklerin Insan Psikolojisine Etkileri


Renk nedir? 

Terimsel anlamda renk, ışığın cisimlere ve eşyalara yansımasıyla bizlerde uyandırdığı algıdır. Işık olmadan renk olayı gerçekleşemez.

Renkler; kırmızı, sarı, turuncu gibi sıcak renkler; mavi, yeşil gibi soğuk renkler olarak sınıflandırılabilir. Siyah ve beyaz aslında renk değildir ancak bizler gündelik hayatta bu ikisini renk olarak tanımlarız.


Doğada renkler ahenk içerisindedir.  Bunun yanı sıra, doğada kendini korumak için yaban hayatı içinde renk değiştirerek kamufule olan hayvanlar biliyoruz.

Renkler, biz insanların psikolojisini derinden etkilerler. Sosyal yaşamımızdan tutun da sağlığımıza kadar etki yelpazesi geniştir. 

Renkler yaşamımızı şekillendirir, anlam katar, iştahımızı açar, kapatır. Sosyal hayatta kendimizi bazen renklerle ifade ederiz. Psikolojimizi yoğun olarak yansıtır, kendimizi hissettiğimiz duruma göre giyimde renk tercihlerimiz günden güne farklılıklar gösterebilir.



Renklerin her biri duygularımızda farklı yansımalar yaratır. Beden sağlığımızı, kan akışımızı, zihinsel aktivitelerimizi etkiler. 

Psikolojik olarak rahatlatıcı, güven verici, sinirlendirici ortam yaratabilirler. Renkler, tonlarına göre de tercih edilir. Belli tonlar bazı eşyalarda ya da obje ve araçlarda hoş görünmeyebilir. Renkten renge, tondan tona fark vardır.

En çarpıcı renk dahi bir süre sonra gözü bıktırır, alıştırır. Ancak bu alışkanlık sonunda bilinçaltına nüfus eder ve psisik etki yapar. Renk psikolojisi fizik renk dünyasından çok daha karışık bir sisteme sahiptir.

Bu daha çok kişinin duyarlılık derecesine bağlıdır. İnsandaki değişik duyular arasında bir ortak titreşim, yakın bağlantı vardır. 





Bazı renkler sert, itici, bazıları okşayıcı, bazıları rahatsız edici duygular uyandırırlar. Koyu deniz mavisi, krom oksidi, yeşil ve robbia kırmızısı okşayıcı bir etki uyandırırken, kobalt mavisi daima sert bir etkiye sahiptir.

Şimdi gelin sizlerle renklerin renkli dünyasına bir yolculuk yapalım :)

Siyah:
Çoğumuzun “asil” olarak tanımladığı bu renk; ciddiyet, ağırlık, güç ve tutkuyu temsil eder. 
Siyah aynı zamanda hırsın da bir ifadesidir. Derler ki, iş görüşmelerinde sorarlarmış: “İşe başladığınızda size şirketimiz tarafından araba verilecek, ne renk olmasını istersiniz?” diye. Eğer bu soruya “siyah” şeklinde cevap veriyorsanız, şirket sahibi tarafından hırslı ve yükselmeyi arzulayan biri olarak nitelendiriliyorsunuz demektir.

Giysi dolaplarımızın kahramanıdır her renk ile kombinlenebilme özelliği sayesinde.  Ama en çok beyazla birlikte kullanıldığında dikkat çeker. Fiziksel olarak da ince gösterdiği gerçeğini atlamayalım :) 
Siyah kültürel anlamda taşıdığı anlam değişkenlik göstermektedir. Örneğin, bizde ve diğer Avrupa ülkelerinde matemi simgelerken, Japonya’da mutluluğun simgesidir.





Ayrıca siyah konsantrasyonun en çok gerektiren renktir. Derler ki, Einstein konsantre olabilmek için, içinde hiç güneş ışığı olmayan simsiyah bir odaya girer ve öyle düşünürmüş.

Beyaz :

Beyaz genel anlamda temizlik ve saflığı temsil eder. Beyaz kıyafetler temizlik imajı verir. Özellikle iş görüşmelerinde beyaz giyilmesi, "yavaş ama kalıcı, devamlı bir personel" olduğu izlenimi verir. 
Beyaz genel olarak hastanelerde sıkça tercih edilen bir renktir. Doktor önlükleri beyazdır mesela. Temiz ve steril olduğu hissi uyandırır. Öte yandan, "her genç kızın hayallerini süsleyen" gelinlik de beyazdır, saflığı temsil eder.

Serinleten bir renk olan beyaza yaz ayları gelince sıkça kıyafetlerimizde yer veririz.

Kırmızı:

Kırmızı renk her haliyle dikkat çeken bir renktir.  Psikolojik olarak uyanık ve tetikte olmayı teşvik eder. Canlılığın ve mücadelenin timsalidir.  

Fizyolojik olarak kan basıncını arttırır ve adrenalin salgılar.Büyük alanlarda ve uzun süreli kullanımlarda yerinde duramama ve huzursuzluk hissi oluşturur.  

Kırmızı renk insanda heyecan hissi doğurur. İnsanlar kırmızı fonlu mekanlarda zaman kavramını kaybetmeye başlıyorlar. Aynı zamanda kırmızı mekanlar uykusuzluğa neden oluyor. Bu yüzden, tüm gece kulübü ve barlarda, kumarhanelerde yoğun olarak kırmızı renk kullanılır. Nefse hakimiyet ve idari kontrolü kaybettiren bir renktir. “Zamanı unutun! İştahınız açılsın daha çok yiyin, için! Uykusuz kalın!”





İştah demişken; kırmızı renk iştah açan bir renktir. Bu yüzden, dünyadaki gıda firmalarının hepsinin logosunda mutlaka kırmızı vardır. Coca Cola, Pizza Hut, TGI Friday’s, Mc Donald’s, Ülker, Burger King, Lay’s vb. Bu listeyi binlere çıkartmamız mümkün. Ayrıca acıkma duygusu verdiği için fast food restorantlarında sıklıkla tercih edilen bir renktir.




Dikkat çekici bir renk olduğu için trafik ışıklarında ve uyarı gerektiren durumlarda tercih edilen bir renktir.
Kırmızı rengin fizyolojik olarak kan basıncını arttırdığını söylemiştim. O yüzden, gençliğe hitap ürünlerde logo ve ürünlerinde kırmızıyı tercih ederler. Levi’s, Le coq Sportif, The Little Big, Nike, Puma… Ve sizin ekleyeceğiniz yüzlercesi… Spor arabalarda ateş, adrenalin gençlik simgesi kırmızı tercih edilir. 

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya