29 Temmuz 2013 Pazartesi

IMDb ve En Iyi 250 Film

Merhaba sevgili arkadaşlar,

Ramazan-ı Şerif’i tüm güzelliğiyle yaşarken yarından itibaren inşallah tekli rakamlardan geri sayıma geçmiş olacağız.

Bugünkü paylaşımım yine filmler üzerine olacak. Yalnız ufak bir fark, bir harf değişikliliği ile Bollywood’tan değil de Hollywood’tan filmler paylaşmayı düşünüyorum.

Blog istatistiklerime baktığımda gördüm ki; internet arama motorundan bloğumda en çok aratılan kelimeler listesinde birinci sırada çeyiz, ikinci sırada ise Bollywood filmleri yer alıyor. Bu yüzden ben de arşivimi biraz daha genişletmek için Hollywood’dan izlediğim filmlere dair paylaşımlar bulunmaya karar verdim.

İşte bir sonraki posttan itibaren, bahsi geçen listede yer alan filmler içerisinde benim en sevdiklerimden başlayarak, Bollywood’tan sonra Hollywood Sinemasına ait film izlenimlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Gelelim bu postumuzun ana temasına:

Sıkı film takipçilerinin de bildiği üzere, IMDb yani nam-ı diğer “Internet Movie Database”  Türkçe versiyonuyla “İnternet Film Veri Tabanı”, tüm ülkelerin ve tüm dönemlerin sinema ve televizyon filmleri, film yıldızları ve dizileri hakkında ayrıntılı bilgi barındıran bir veritabanıdır.  IMDb, dünya çapındaki tüm izleyicilerin filmlere verdiği oylarla kendi bünyesinde oluşturmuş olduğu en iyi filmler listesini IMDB TOP 100 yada IMDB TOP 250 olarak yayınlar.

Bundan birkaç yıl önce ciddi olarak bu listeyi bilgisayarıma kaydetmiş  ve seçtiğim filmlerle listenin tamamında yer alan filmleri izlemeye yeltenmiştim.

Şimdi merak ediyorsunuz biliyorum tamamlayabildim mi diye :) Maalesef tamamlayamadım. Ama hatrı sayılır bir rakamla bitirmeye hızla yaklaşıyorum!

Bazı filmler listenin başlarında yer alsa da, -uzunluğu ya da konusunun ilgi alanımın çok dışında olması sebebiyle- defalarca başlanıp, onuncu dakikasında buhran geçirmek suretiyle hazin bir biçimde bitse de yarım bırakılan filmlerin ve kitapların bunama –özellikle Alzheimer riskini arttırdığını da hatırlatarak bu yazımı müsadenizle sonlandırıyorum :)

İşte o meşhur İMDB listesi burada:

Not: Şuan itibariyle sayıldı ve bu listeden 73 tane daha izlemediğim film olduğu tespit edildi :)

Herkese keyifli izlemeler.

Sevgilerimle.


16 Temmuz 2013 Salı

Guzaarish



"Hayat çok kısa dostlar...
Fakat hissederek yaşarsanız yeterince uzun...
O yüzden yıkın kuralları...
Çabucak affedin...
En derinden sevin...
Ve sizi gülümseten hiçbir şeyden pişmanlık duymayın..."

Merhabalar sevgili arkadaşlar, Bollywood filmlerime bayadır yeni film eklemediğimin farkındayım. Bundan belki de 2 ay önce izleyip ardından hemen blog postu haline getirip taslaklara kaydettiğim bir filmden bahsetmek istiyorum size: "Guzaarish"

Bugüne kadar paylaştığım Hint filmlerinin birçoğunun başrollerinde, Bollywood'un eşsiz prensleri Aamir Khan ve Shakrukh Khan yer alıyordu. Ben bu film ile beraber yepyeni bir sima daha tanımış oldum: "Hrithik Roshan"

İlk kez bu filmiyle tanıdığım Hrithik Roshan'ı internetten araştırınca adından övgüyle sözedilen bir oyuncu olduğunu gördüm ve yorumlarda hemen herkesin tavsiyeleri ortaktı: "Mutlaka diğer filmleri de izlenmeli."

Başrollerde Hrithik Roshan'a eşlik eden dünya güzeli Aishwarya Rai Bachchan'ı daha önce burada paylaşmış oldum "Devdas" filminden de tanıyorsunuz. Hatunun güzelliği 1994 yılında "Dünya Güzellik Kraliçesi" ünvanıyla taçlandırılmış bulunuyor. Filmde zaten bir yandan acı çekerken öte yandan Aishwarya'nın güzelliğine hipnotize olmuşçasına onu izliyorsunuz. Hele ki İspanyol tarzı elbiselerinin içinde yaptığı o dans sahnesi fevkaladenin fevkindeydi kanımca.


2010 yapımı bu filmin yönetmenliğini Sanjay Leela Bhansali üstlenmiş. Ayrıca görsel açıdan da şahane bir yapım olduğunu söylemek mümkün. İzleyen ve izleyecek olan arkadaşlar benle hem fikir olacaklardır ki filmde genel olarak hakim olan hüznü yansıtabilmek adına karanlık ve dramatik bir atmosfer tercih edilmiş. Kırmızılar çok yoğun kullanılmış mesela. Sofia rolünü canlandıran önceki satırlarımda bahsettiğim taçlı güzellik kraliçemiz Aaishwarya'nın kıyafetlerindeki hakim renkler hep bu tarzda.

Filmin konusuna gelirsek; yine ve yeniden biraz yeşilçam havası mevcut. Felçli bir genç adam ve ona hayatını adamaya istekli güzel bir kız. Buraya kadar biraz klasik gelse de kulağa aslında senaryosu için olmasa bile en çok görselliği ve biraz da filmin özünde verilen mesajlar adına bile bu film izlenmeli bence..

Hrithik Roshan'ın "Ethan"ı canlandırdığı filmde işlenen bir diğer tema ise "Ötenazi" meselesi. Yani kendi hayatını sonlandırma hakkına yasal olarak sahip olma durumu. Ülkemizde olduğu gibi Hindistan'da da yasaktır ötenazi.


Ethan vakti zamanında çok ama çok ünlü bir sihirbazdır. Gösterilerinden birisinde düşerek boynunu kırar ve felç kalır. Doktorların çok yaşamaz demesine rağmen 14 yıl yatalak bir biçimde hayatını devam ettiren Ethan, kendi gibi felçli insanlar için umut dolu söylemler sunan bir kitaba ve  radyo programına sahiptir. Radyo programından her gün insanlara hayatın güzel olduğuna, ne olursa olsun yaşanılması gereken bir armağan olduğuna dair olumlu mesajlar paylaşır.



Ama öyle bir zaman gelir ki Ethan'ın yaşamak için sevinci ve ümidi tükenir çünkü iç organları ciddi biçimde hasar görmektedir ve çektiği acılara daha fazla tahammül edememektedir. Radyo programından binlerce felçli insana seslenen Ethan bir sabah uyanır ve etrafında bulunan tüm o sevdiği insanlara ölmek hakkını kullanmak istediğinden bahseder. Tüm sevdikleri bu fikre şiddetle karşı çıksalar dahi avukat arkadaşından bu fikri mahkemeye taşımasını ister. Çünkü Ethan "Yaşamak bir haksa ölmek de hak olmalı" diye düşünür. Avukat arkadaşı Ethan'ı çok sever ama öte yandan çektiği acıları bildiği için onun davasını üstlenir.

9 Temmuz 2013 Salı

11 Ayın Sultanı Hoşgeldin Ya Sehr-i Ramazan!

Uzun süredir yazamadım bloğuma, takip eden dostlarım ve sevdiklerim eminim ki merak ediyordur nerelerde olduğumu :)

Bir haftadır Bursa'da ailemin yanındayım. İstanbul'daki son haftam oldukça karmaşık ve yorucu geçti.

Haziran ayının 17si ile 28i arasını işsiz geçirdim :) Çalıştığım kurumla maaş konusunda anlaşamayınca işten ayrılmaya karar verdim. Büyük bir riske girdim belki ama bir yılını bitirmiş ve tecrübe anlamında kendimi yeterince donanımlı hissettiğimden mütevellit hakettiğimin karşılığını alabilmek için istediğim ücreti verecek kurumlara başvurdum ve birden çok iş görüşmesine gittim bu iki hafta içerisinde.

Öyle zamanlarım oldu ki,  İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna aynı gün içerisinde iki iş görüşmesine birden gittim. Otobüslerde oradan oraya koşturmak, gün boyunca yemek yemeden simitlerle atıştırmak, eve ayakları şişmiş bir vaziyette gelmek, yorgunluktan uyuyamamak ve tekrar sabahın erken saatlerinde yollara koyulmak... İşte bu benim bu tarih aralığında yaşadığım çilenin resmidir ancak Rabbül Alemin emeklerimi zayi etmedi hamdolsun ve bana İstanbul'un en güzel semtlerinden birinde çok güzel bir çalışma ortamında madden ve manen beni oldukça tatmin edecek yeni bir iş kapısı nasip etti.

Haziranın 28inde sözleşmemi imzaladım, akşamı eşyalarımı topladım ve ertesi sabah apar topar memleketimin yolunu tuttum... Birkaç gün yorgunluktan kendime gelemesem de yaz mevsimindeki düğünlerin bolluğu sebebiyle düğünden düğüne giden, bol bol gezen, gece 3lere kadar film izleyen sabah 11lere kadar uyuyan tatil modunun dibine vuran biri halini aldım kısa süre içerisinde :)

Ama artık modu değiştirme vakti geldi Özlem Çelebi'nin...

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya