Bugünkü postumun konusu bir film
yorumu.
Ve ben bu yazıma Yunus Emre’nin çok sevdiğim bir sözüne yer vererek başlamak istiyorum:
Ve ben bu yazıma Yunus Emre’nin çok sevdiğim bir sözüne yer vererek başlamak istiyorum:
“Emeksiz zengin olanın,
kitapsiz bilgin olanın,
sermayesi din olanın rehberi şeytan olmuştur.”
kitapsiz bilgin olanın,
sermayesi din olanın rehberi şeytan olmuştur.”
İşte bu söz bu filmi özetliyor neredeyse.
2010 yılında ülkemizde gösterime
giren ancak 2008 yapımı olan bu filmin yönetmenliğini ve senaristliğini
üstlenen Cyrus Nowrasteh’in “Soraya’yı Taşlamak – The Stoning of The Soraya M.”
adlı filminin başrollerinde; gazeteci rolüyle Jim Caviezel’i, Süreyya rolüyle
Mozhan Marno’yu ve Süreyya’nın teyzesi Zehra rolünde de Shohreh Aghdashloo’yu
görüyoruz.
Ölümün her türlüsü kötü olabilir
ancak iffetli bir kadının iftiralara maruz kalarak suçsuz yere öldürülmesi en kötüsü olsa gerek... Bunu yaparken dinin alet edilmesi... Bunları yaptırmak için mazlum
insanları mecbur bırakılması...
Kocası tarafından işlemediği bir
zina suçu iftirasına kalan masum bir kadının, Süreyya’nın yürek sızlatan
hikayesi demek isterdim ancak bu Süreyya’nın kendi seçtiği hayatının öyküsü
bile değil…
Bu filmi izledikten sonra ağlamamak, yaşananların ruhunuzda derin bir ızdırap duygusu bırakmaması mümkün değil. Hele ki yapılan bu insaf ve vicdan mahrumu insanların faturasının İslamiyet gibi güzel bir dinden kesilmesi… İşte bu dimağımı zorluyor…
Yaşadığınız coğrafya, içine
doğduğunuz kültür ve doğduğunuz ailenin mensup olduğu inanç şekli bazen insanın
kaderi olur. Kendi hayat oyununuzun başrolünü alırlar elinizden ve figüran olursunuz
ne olup bittiğini anlamadan…
Filmde izlediğiniz senaryo –üzülerek
söylüyorum ki- gerçekte de yaşanmış ve yaşanılmaya devam eden olayları
anlatıyor. Yer İran, 1980 li yılların ortaları, dönem Ayetullah Hümeyni dönemi.
Kendisini savunma hakkı bile
savunamayan Süreyya için Recm cezası uygulanıyor. Bu gerçek hikayeyi Süreyya’nın
teyzesinin ağzından dinleyen ve kayıt altına alan İran asıllı Fransız gazeteci
Freidoune Sahebjam, 1994 yılında bu olayları bir kitap haline getirdi ve aynı
yıl bu kitap Amerika’da bestseller oldu. 2008 yılında da Amerikan
yapımcılığında bir İran filmi olarak çekildi “Soraya’yı Taşlamak”
Film özünde anlatılmak isteneni gayet güzel ve tesirli bir şekilde veriyor. Dini tekeline almaya çalışan, kendi menfaatleri için dini kullanan insanların ahlak mekanızmasının çöküşünü anlatırken, gerçek bir manzarayı ve buna neden olan cehaleti tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Filmi izledikten sonra gerek din kavramının kendisine gerekse İslam Dini’ne eleştiriler getiren çok fazla insan var. Hatta tepkisiz kalmak neredeyse imkansız biliyorum ancak bir yerlerde bu filmi okuyup da henüz eleştirisini bir yerlerde paylaşma niyetine giren arkadaşlarım olur diye endişe ettiğim için nacizane ufak bir öneride bulunmak isterim:
Filmi bitirdiğinizde derin bir duygusal bunalıma girmeniz söz konusu, özellikle hemcinsim iseniz. Ancak her ne olursa olsun, duygusal davranarak eleştirel anlamda zeminleri birbirine karıştırmayalım.
Lütfen ama lütfen insanların yaptığı
yanlışları ve vicdansızlıklarını dine mal etmeyin. Yorumlarınızı yaparken, ya
da bu tarz yorumları okurken şunu aklınızdan çıkarmayın: Kız çocuklarının diri
diri gömüldüğü Cahiliye Döneminde kendi kızını gururla gezdiren, eski Cahiliye
adetlerini köklü reformlarla kaldırmış, ''Kadınlara ancak asalet ve şeref
sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür''diyen
Rahmet Peygamberinin ümmetiyiz.
Eğer bir yanlış varsa bu
insanlarındır. Bir hata varsa insanın mükemmel olmayan yaradılışındandır.
Dinleri kendi menfaatleri uğruna dini kullanan insanların yaptığı bu
vicdansızlıklar değildir din. Bu tamamiyle dini kendine uydurmaktır. Din
insanın kendisine uydurması gereken değil, -aksine- kendisine kayıtsız şartsız
uyulması gereken bir olgudur.
“Ölmekten korkmuyorum, taşlanarak ölmekten korkuyorum.
Acı bir şey olsa gerek…”
İşte sözlerin kifayetsiz kaldığı
filmlerden biri.
Haketmediği halde recm cezasına
maruz kalan mazlum bir anneye ait bu sözler...
Evlatları elinden taşlanan hem de.. Daha acısı var mıdır?
Varsa da nasıl ifade edilir bilemiyorum…

Süreyya’nın son sözleri ciğerlerimize mızrak gibi girer nitelikteydi:
Evlatları elinden taşlanan hem de.. Daha acısı var mıdır?
Varsa da nasıl ifade edilir bilemiyorum…
Süreyya’nın son sözleri ciğerlerimize mızrak gibi girer nitelikteydi:
“ Bunu bana nasıl yapabildiniz?
Sizler benim dostum, arkadaşlarımdınız. Birlikte aynı sofraya oturduk, aynı
yemekten yedik. Sen benim babamdın, sizler benim oğullarımdınız, sen benim
kocamdın! Bunu bana nasıl yapabildiniz? ”
Süreyya teyzesi Zehra’ya taşlanırken ağlamayacağına dair söz vermişti oysa ancak kocasının attığı taşla alnı delinen Süreyya hıçkırarak ağlamaya başlıyor. Erkekler hunharca taşlarken kadınların elinden gelen sadece çaresizce ağlamak oluyor…
İnanın abartmıyorum, filmi izlerken Süreyya’ya atılan taşları sanki ben beynime yiyordum. Film bittiğinde tonlarca ağırlığında bir baş taşıyor gibiydim.
Mutlaka izleyin, izlettirin
diyorum..
Çünkü bu filmle bir çizgi çekiliyor
günahkarlarla masumiyet arasına ve masumiyet kızıllığa boyanıyor..
Gerçek bir hikayeden esinlenildiğini söylemiştim değil mi?
İşte bu resim de Süreyya'dan geriye kalan tek fotoğraf...
“Olmayın riyakârlık edenlerden...
Bir yanda yüksek sesle kur'an'ı dillendirirken,
Öte yanda ahlaksızlığını sakladığını zannedenlerden...”
Bir yanda yüksek sesle kur'an'ı dillendirirken,
Öte yanda ahlaksızlığını sakladığını zannedenlerden...”
Bu filmi izlenecek filmler listeme aldım.Paylaşım için teşekkürler :)
YanıtlaSil@ Gamze Esra Ersöz,
YanıtlaSilGamze Hanım öncelikle bloğuma hoşgeldiniz, yorumlarınızla sefalar getirdiniz :)
Film benim de uzun zamandır beklettiklerim arasındaydı, izledikten sonra bu kadar geç izlediğim için hayıflandım... Şimdiden keyifli seyirler diyeceğim, diyeceğim ama pek keyif alarak izlenileceğini söylemek maalesef zor... Yine de pişman olacağınızı sanmam.. Sevgiler..
Ismini dahi duymamistim, dayanabilirmiyim izlemeye bilmiyorum ama listeme aldim. Ayrica yaziniz cok guzel, cok anlamli olmus, yureginize saglik
YanıtlaSilSevgilerimle
@ Aner,
YanıtlaSilSevgili Aner, öncelikle bloğuma hoşgeldin, bloğundan anladığım kadarıyla ömrümün bir yılını geçirdiğim, birbirinden güzel anılar biriktirdiğim ülkedesin :)
Filme gelince;
Oldukça dramatik en katı yürekli insanın bile kalbi cız eder buradaki vahşet karşısında..
Ama sinema tarihi açısından önemli bir film olduğunu düşünüyorum ben. Bu yüzden izlemeni tavsiye ederim yine de..
Ben de izledim bu filmi ve çok etkilendim. Konusunun yaşanmış bir olaydan alındığını düşündükçe içim ezildi. Filmi merak edenler için yorumlarımı aşağıdaki linkte paylaştım.
YanıtlaSilhttp://www.tidyghost.com/2014/10/soraya-y-taslamak.html