4 Aralık 2014 Perşembe

Eski Köye Yeni Adet...

Nerden estiyse esti, bir anda bu yazıyı yazasım geldi. Aslında bu konu, nicedir yazmayı planladığım ama yeterince motive olamadığım için sürekli ertelediklerimdendi. Madem böylesine kuvvetli bir istek geldi yazmak için, bir bir dökeyim eteklerimdeki taşları...

İnternette dolaşırken bir arkadaşın paylaşımı dolayısıyla baby shower adı verilen partiler ilişti gözüme. Bilmeyeniniz, duymayanınız kalmamıştır diye umuyorum ama handiyse belki aksi mümkün olabilir babında yine de genel hatlarıyla bahsetmek istiyorum.

Baby shower denilen partiler, annenin doğumundan bir müddet önce planlanan, oldukça masraflı, fevkalade gösterişli ve bana kalırsa tüketim çılgınlığının nirvanaya ulaştığı "eski köyün yeni adeti". 

Neymiş, ne değilmiş diye biraz araştırdım şu baby shower meselesini. Baby Shower tamlamasında yer alan "shower" (türkçe duş anlamına geliyor) kelimesi, doğacak olan bebeğin ihtiyacı olan malzemelerin anne adayının açtığı şemsiyenin üstünden dökülmesi dolayısıyla kullanılıyormuş. Menşei Amerika olan böyle bir adetin, bizim Türkiye'mizde içeriği ve yapılış niyeti değiştirilmiş yani daha direkt söylemek gerekirse yozlaştırılmış versiyonuyla uygulandığına inanın hiç şaşırmadım!

Okuduklarıma göre Amerikalılar bu partiyi sadece ilk çocukları için yapıyorlarmış ve sadece kadın kadına kutluyorlarmış. Biz Türkler de her doğurdukları için yapıyor ve eşini, dostunu, konusunu komşusunu, herkesi çağırıyor. Neden? O gösterişi görmeyen kalmasın çünkü. Belki de milyarlarca para harcanarak yapılan bu göz alıcı (!) partiyi görmezlerse, nereden bilebilir insanlar sizin ne kadar zengin ve bir o kadar da zevkli olduğunuzu?

Özellikle Avrupa'da, vaftiz törenine bir alternatif olarak ortaya çıkan bu uygulamanın, muhafazakar camia tarafından benimsenmesi ve uygulanması da ayrı bir yazı konusu olmalı. İsrafın haram olduğu, kalbinde zerre kadar kibir bulunanın cennete giremeyeceği, "Komşusu açken tok yatan bizden değildir", "Kim bir kavme benzerse onlardandır" şeklinde beyanat veren bir dinin mensubu olan arkadaş, hangi zekanın ürünü bu senin buram buram gösteriş, israf ve ahlak erozyonu kokan davranışların?

Konuşmaya gelince hepimizin maşallahı var, yok elin Avrupalısı şöyle ileride, şöyle medeni diye. Tamam kabul, ben de biliyorum birçok anlamda bizlerden ileri seviyede olduklarını. Tam bir yıl içlerinde yaşadım, toplamda beş tane Avrupa ülkesi gezdim. Ama orada gördüğüm ve öğrendiğim en önemli şeylerden biri, Avrupalı'ların kendi gibi olmak hususunda istikrarlı davrandıklarıydı. Bunu konu açıldığında hep dile getiriyorum, burada da söyleyeyim:  
Biz Türkler tam bir gösteriş budalasıyız!
(Yazar burada derin bir ohh! çekerek rahatlıyor).

Kişi Başına Düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla sıralamasında 62. sırada yer alıyoruz ama ne hikmetse bu listede 9. sırada yer alan Hollanda vatandaşı benim ülke vatandaşımdan çok daha mütevazi ve sade bir yaşam sürüyor. Oradaki insanların giydiklerini, ülkemin kokoş hanımefendileri görse eminim ki burun kıvırırlar. İlla bilmem ne markası olsun derler. Neden? Çünkü arkadaşı ya da komşusundan geri kalır, kendisini değersiz hisseder diye boğazından kısar gider borçla da olsa üzerine o marka kıyafeti ne yapar eder alır ve giyer. Benim gördüğüm ve gözlemlediğim genelde bu arkadaşlar. Tabii ki kaliteli ürün almak hakkımız. Hatta mantıklısı da budur. Kaliteli malı daha uzun süre kullanacağımız için birkaç kuruş fazla olsun, hemen eskimesin diyerek alırız. Ama sırf ismi var diye de, kaliteden yoksun bir markaya haketmeyen paralar vermek ne kadar doğru bilmiyorum... Bilmem gerçek mi ama şu Mango denilen markanın, İspanya'da paçavra hükmünde olduğunu duymuştum.. Örnekler çoğaltılabilir...Demem o ki, eğer Avrupa'ya özeneceksek ya da illa bir ülkeye özeneceksek onların yaptığı güzel şeylere özenelim. Mesela kişi başına düşen kitap sayısına özenelim.
(Yazar eteğindeki taşların yarısını döktü, ama henüz rahatlamış hissetmiyor kendisini).

Tabii bir de bunun doğumdan sonra uygulananları var. Doğum günü partilerinden bahsediyorum. Doğum günü kutlamak bile bizim adetlerimizde yer alan bir uygulama değil ama bizim 90lardan beri hemen birçok kişi tarafından uygulanan bir kutlama biçimi. Ama 2000lerden sonra insanlar sanki bu işi abartmaya başladılar gibi geliyor bana. Doğum günü partilerini görüyorum da... Aman Yarabbi! O ne şaşa, o ne abartıdır... Su şişelerine, yiyeceklere oraya buraya özel etiketler, bilmem kaç liralık butik pastalar, envai çeşit yemekler, hediyeler... Seçilen temaya göre süslemeler, kıyafetler... Allah için söyler misiniz, tüm bunlar gösteriş değil de nedir? Niye daha mütevazi, daha aile çapında kutlanan doğum günleri yerine, sahip olduğumuz -ya da sahibiymişiz gibi gösterdiğimiz lüksü birilerinin gözünün içine içine sokmaya çalışan türden kutlamalar yapmaya bu kadar meraklıyız? Sanırım bunun altında yatan mekanizma insanların kendi içlerinde bastıramadıkları aşağılık kompleksi.
(Bu kısmı yazarın tamamen kişisel yorumu)

Üniversite son sınıfta almış olduğum derslerden biri olan "Personality" de, Psikolojinin bilinen tarihinden günümüze kadar yer alan tüm kuramları işlemiştik. O dönem, Bireysel Psikoloji'nin babası Alfred Adler'in öne sürdüğü "Aşağılık Kompleksi" olarak bilinen (Inferiority Complex) kavramı, kişinin kendinde hissettiği yetersizliği çevresine kendini ispat etme, kanıtlama, beğendirme çabasıdır bir kuramdır. Adler'e göre, aşağılık kompleksi yaşayan insanlar hissettikleri bu ezici duyguyla mücadele etmek yerine, başka özelliklerini öne çıkararak diğer insanlar üzerinde tahakkümperver bir tavır sergilerler.
(Yazar bu konuyu da başka bir postta ele almaya karar verdi.)

Velhasılı; eviyle, eşiyle, maddi durumuyla ve çevresiyle tatmin olamayan bireylerin, kendi içlerinde hissettikleri bu yetersizlik duygusunun onlara yaşattığı aşağılık kompleksi nedeniyle, çok daha farklı şeyleri -çoğu zaman abartarak- başkalarına ispat etmeye çalıştıklarını söylemeye çalışıyorum. Ve tüm şu şaşalı partileri yapanların da bu kuram için birer vaka analizi olabileceğini düşünüyorum.

Şayet yazımı sonuna kadar okuduysanız, yazımın asıl bombasını sona sakladığımı mutlulukla belirtmek isterim :)

Hani şu milyarlar harcayarak doğum günü partileri yaptığınız, her istediğini anında önüne serdiğiniz evlatlarınız var ya, onlar geleceğin en mutsuz, en bencil ve en sorumsuz insanları olacak. Hayatında zorluk yaşamamış, mücadele nedir bilmemiş, bir şeyi kendi emeğinin karşılığı olarak kazanmamış birinin bu hayata olumlu anlamda ne katacağını merak etmekteyim.... Doğum günü teması olarak prensler, prensesler seçen anne babalar, emin olun hayat hiçbir şeyi çocuklarınızın önüne altın tepside sunmayacak. Belki sahibi olduğunuz mülk ile onlara maddi anlamda bir gelecek inşa edebilirsiniz ancak kendine yetmek, var olanla yetinmek, küçük şeylerden mutlu olmak ve çevresini mutlu etmek gibi şeyleri onlara veremezsiniz. Sizin çocuklarınız, etrafından prens, prenses muamelesi görmeyi bekleyen, göremediğinde de büyük hayalkırıklıkları ve büyük öfkeleri olan geleceğin yetişkin insanları olacak...
(Yazar burada fazla beylik laflar ettiğini düşünüp hafif bir geri adım atıyor).

Neyse efendim... Artık bu yazarı tanıdınız, kısa kesmek gibi bir tuşu yok ki o tuşu devreye sokabilesiniz :)

Yazardan ufak bir not:  Konuyla ilgilli fikirlerinizi paylaşmanız benim için büyük bir mutluluk olacaktır efendim. Aynı ya da karşıt fikirde olan herkesi bu konu üzerinde düşünmeye ve fikirlerini burada paylaşmaya nacizane davet ediyorum. 

Kucak dolusu sevgiler...

Fotoğraf, geçtiğimiz haftasonu Kadıköy'de gezerken, yol üzerinde gördüğümüz bir mağazanın vitrininden çekildi. Vintage olan herşey ilgimi zaten yeterince çekiyor ama bu vitrin nedense çocukluğumun güzel hatıralarını anımsattı bana...


34 yorum:

  1. aslında baby shower değilde bizde bebek olunca mevlit okunur ve evde mevlit okunurken biraz evi süslemek veya misafirlere küçük hediye vermekte bir sakınca görmüyorum :) şımarık her şeye sahip olan çocuklardan bende nefret ederim şımarık yetiştirilmedim kendi çocuğumda öyle yetiştirmek istemem bu Türklerin gösteriş marka takıntısına bende şaşırıyorum Almanya da doğdum büyüdüm gerçekten onlarda hiç bir özenti yok gösteriş merakı yok marka da ne canım beğenirsem pazardan da alırım mağazadan da marka için çok saçma gerçekten neyse iş yerinde bir yandan iş yaparken bir yorum yazım dedim sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bebek Mevlüdü zaten bizim gelenek ve göreneklerimizde yer alan bir uygulama, hatta loğusalık şerbeti yapıp dağıtılır. Tabii ki misafirlere ikramda bulunmak güzeldir, bu misafirperverliğin en güzel göstergesidir ama burada benim aslında serzenişte bulunduğum nokta insanların sırf gösteriş için abartarak olayı israf boyutuna taşımaları. Sırf kimileri "Aaa bilmem nereden bilmem kaç liraya almış" desin diye üzerindeki o şeker hamuru sıyrılıp atılacak pastaya bilmem kaç yüz lira vermesini tamamen abartı buluyorum. Belki daha makul fiyatlarda bulunuyorsa olabilir, ya da kendi imkanlarınızla hazırlanabilir ama sırf marka diye birşeyin alınmasına karşıyım. Sanırım asıl karşı olduğum nokta, marka üzerinden gösteriş yapılması. Ve bunu da tamamen özgüvensizlikle bağdaştırıyorum. Kendine ve karakterine güvenen bir insan, üzerindekilerle ya da aldığı bilmem ne markası ile değil, sadece kendi olduğu için takdir ve beğeni kazanacağının farkındadır. Mesela sizin verdiğiniz örnek. Sırf beğendiğiniz için pazardan da alır giyer misiniz bir kıyafetinizi? Marka olmasının ne önemi var, önemli olan benim zevkimi yansıtmasıysa ve benim beğenmiş olmamsa başkasını ne ilgilendirir ki? Bu konuda yazacak çok şeyim var aslında ama artık başka bir postta dökerim eteğimde kalan diğer taşları :)

      Sil
  2. cnm öncelikle kalbimden geçenlere tercüman olduğun için sana çok teşekkür ederim.

    bu baby shower (ben bebeğimi beklerken partisi diyorum ) denilen parti işini bende araştırmıştım eşimin Amerika da yaşayan arkadaşlarından da edindiğim bilgiler çerçevesinde bizlerin (herşeyde olduğu gibi) bu konuda ne kadar abartılı davrandığımızı anlamış oldum. bizler ( türk insanını kastediyorum ) milyarlarca liralar harcayarak butik kurabiyelere pastalara süslemelere kıyafetlere para verirken yabancılar bunu daha mütevazi doğacak bebeğe hoş geldin niteliğinde anneye babaya bebeğin ihtiyacı olan eşyaları sorup alınması tarzında kutlandığını öğrendim. ama biz türkler bunu gösteriş amaçlı kullanıyoruz. bunda sosyal medyanın da etkisi çok fazla maddi imkanları olanlar abartılı bir şekilde kutlamalar hazırlayıp gözlerimize soka soka gösterirken imkanı olmayanlar özenip onların ayarında partiler yapmaya çalışıyorlar. kendi ailemden örneklerini de gördüm saolsunlar benden yardım istediklerinde elimden geldiği kadar yardım ettim bir pastaya 250 tl isteyen şirketler varmış yönlendirmemle kendi pastalarını kendileri yaptılar süslemelerde balonlar keçeden hazırlanan bannerlar renkli bardaklar ve tabaklar şeklinde oldu. bir pastaya 250 tl vereceklerken o pastanın parasının belki yarısından da ucuza mal edilmiş olundu. yapmayın ne gerek var denilse de insanlar maalesef dinlemiyorlar borç harç içindeler kredi kartlarında çareyi arıyorlar. rahmetli annemin bize öğrettiği şeyler arasında kesinlikle kendinize ait olmayan paralarla hesap kitap yapmayın taşıma suyla değirmen dönmez oldu kredi kartına krediye çok karşıydı. annem tek kişilik pasta alırdı dörde böler yerdik paramız büyük pasta almaya yetmez miydi belki yeterdi ama paylaşım ve doyumu yetinmeyi öğretmiş hep bize o zamanlar anlamıyorduk ama iyiki de öyle yetiştirmiş şimdi şimdi anlıyorum kıymetini...
    en son yazdıklarına harfiyen katılıyorum annem bizleri pamuklara sarıp büyütseydi hayat mücadelesini öğretmeseydi biz bu kadar uzun süre ayakta kalamazdık. şimdilerde tek evladım var gözümün bebeği diye şımartılarak büyütülen çocukların ilerdeki halini düşünemiyorum. inş bende ilerde evladım olursa zorluğu görerek büyütmek isterim. inş bu konuda başarılı olurum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gamzecim teşekkür ederim canım, fikirsel anlamda aynı paydada buluşuyor olduğumuzu görmek benim için büyük mutluluk. Böyle düşünen insanlar olduğunu bilince, kendimi daha az uzaylı gibi hissediyorum :) Amerika'yı bilemiyorum ama Avrupa insanının mütevaziliğini bizzatihi tecrübe etmiş biriyim. Gerçekten sade yaşıyorlar ve gösterişten uzaklar. İstedikleri zaman tabii ki marka tercihinde bulunurlar ama bunu sırf kaliteli buldukları için tercih ederler, insanlara gösteriş olsun diye değil. Bizde de daha ziyade ön planda olan "Diğerleri ne der?" kaygısı... Bu işin bir boyutu, diğer bir boyutu da, birileri tüketim çılgınlığına özendirirken aslında çok önemli bir noktayı da atlıyor: Durumu iyi olmayan; alamayan, yapamayan herkesin kendi hayat standartlarından şikayetçi olmasına sebep oluyorlar. Sosyal Medya'nın en olumsuz taraflarından biri maalesef bu: Profiline baktığınız herkes çok mutlu, çok mükemmel, herşey dört dörtlük. Haliyle böyle güzel hayatları gören insanlar, kendi sorunlu hayatlarını görünce isyankar olabiliyorlar ya da beklentilerini normalin üstünde tutabiliyorlar... Mesela şu baby shower'ler için söylemek gerekirse: çocuğu olmayan bir annenin böyle bir kutlama yapan diğer annenin fotoğraflarını gördüğünde olabilecekleri tahmin edebiliyor musun? Tamamen bir bunalımdır. Bir iç çekiştir. Allah muhafaza ona bu kaderi yazan Yaradıcıya isyandır. Ve bu gösterişli partileri yapan - ya da buna benzer gösteriş olsun diye hayatını gösteriş olsun diye sergileyenler, bu hayatı izleyip duygusal anlamda bunalıma girenler, iç çekenler ve dahası için aynı günaha ortaklık etmektedir.

      Diğer yandan, mesela senin durumunu biliyorum. Hem annesini hem babasını kaybetmiş bir insansın. Tanıdığım günden beri sana hayranlık duyuyorum. Elbette ki bu senin imtihanın ama Rabbim herkese kaldırabileceği türden imtihan veriyor ve bu imtihanlar onların hayata daha güçlü bağlarla bağlanmasını sağlıyor. Dediğin gibi, sen zorluklarla hayatını tırnaklarınla kazıya kazıya kazanmasaydın, adaletsiz dünya seni çoktan yutardı ya da ruhi bunalımları olan biri olup çıkardın. Klasiktir ama doğrudur: "Öldürmeyen şey, güçlendirir."

      Çenem düştü, burada kessem iyi olacak :)

      Sil
  3. Son zamanlarda gündemimizde olan malum durumdan dolayı bu tarz konuları çokça düşünmeye başlamıştım. Güzel bir tevafuk oldu :) özellikle instagramda gördüğüm partilere bakıp kafamın içinden "yani neden, bu kadar zahmet ve masraf" diye geçirmeden edemiyordum. Güzel bir noktaya değinmişsin kuzen, sonuna kadar katılıyorum. Ben çoçuk doğduktan sonra illa ki bir Mevlüt okutulmasının ve hayır için insanlara yiyecekler ikram edilmesini çok doğru buluyorum. Elbette bu gibi durumlarda anneler biraz daha özenli davranmak isteyebilir, fakat burada niyet önemli. Hayır mı, gösteriş mi ?
    Ayrıca işin israf boyutu var..
    Rabbim prens ve prensesler değil Allah yolunda ilim, İrfan sahibi evlatlar yetiştirmeyi nasip etsin hepimize..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gündeminizi seveyim ben sizin :)) Mevlüt olayında kesinlikle hem fikirim, eve katılan yeni bir birey için manevi bir atmosfer oluşturulmasından, Allahın kelamı anılmasından ve onun hayırlı bir evlat olması için dua edilmesinden daha güzel ne olabilir ki? Yiyecekler ve diğer ikramlar da hakeza. Ama can sıkıcı olan şey, israf ve görgüsüzlük.

      Son duana da içtenlikle kocamaann bir "Aminn" kuzencim :))

      Sil
  4. Biz toplum olarak hep baskalari icin yasiyoruz, aman elalem ne der takintisi var hepimizde. Dogum odasindaki misafir agirlama isini de anlamiyorum ben. Yeni dogumdan cikmisken tek istediginiz bebeginizle zaman gecirmekken derdimiz misafir agirlamak oluyor. Yok kurabiyeler yok serbetler süslemeler filan, ne gerek var. Hep gösteris meraki bunlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Biz toplum olarak hep baskalari icin yasiyoruz, aman elalem ne der takintisi var hepimizde."

      İşte bu! Elalem ne der yüzünden kendi iç sesimize kulaklarımızı tıkar olduk. Çoğu zaman hep başkaları için "-mış" gibi yaşadık.

      Değil mi ya, ben de tam geçen günlerde düşünmüştüm bu hadiseyi. Ya Hu, avaz avaz çocuk doğuruyorsun millet düşmüş parti derdine :D :D Bazen diyorum, ya biz Türkler bazen çok dangalağız (Uppss! Özür!) Ya Hu, anne ölümden dönmüş (Doğum sancısı 25 kemiğin aynı anda kırılmasına eşdeğer bir ağrıymış), çocuk dünyaya gözlerini yeni açmış her anlamda savunmasız (enfeksiyon ve diğer hastalıklar için) cümbür cemaat gelip hastahane odasına doluşuyorsunuz. Cidden insanlar bazen ne yapacaklarını, eski köye ne adet getireceklerini öyle şaşırıyorlar ki, bundan daha yeni ne çıkabilir derken bir bakıyorum bir yenisi daha. Gösteriş budalası olmuşuz haberimiz yok...

      Sil
  5. Çok haklısın. Sonuna kadar haklısın. Bir de bizdeki kandiller gibi bir gün olan sevgililer günü kutlamaları, son zamanlarda kutlanan cadılar bayramı, paskalyada yumurta süslemeler,yılbaşında ağaç süslemekten bahsetmiyorum bile. Konuştuğum herkes bu konuda benim gibi düşünüyor da bu partileri kutlamaları kim yapıyor diye merak ediyorum. Yani hem eleştiriyoruz hem de yapıyoruz. Biz Türk insanı birey olamamışız, kendimizi değerli hissetmiyoruz da o yüzden böyle yapıyoruz. Herkes çok para kazanmanın peşinde. Ne için? Daha çok gereksiz harcama, daha çok gösteriş için. Yazııııık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadriye Hanımcım yazınızın şu kısmı takdire şayan doğrusu :)

      "Konuştuğum herkes bu konuda benim gibi düşünüyor da bu partileri kutlamaları kim yapıyor diye merak ediyorum."

      Muhtemelen konuştuğunuz kişiler, genel kitlenin bu tür uygulamaları onaylamadıklarını bildikleri için onların yanında böyle bir savunma mekanizması kullanarak kendi içsel gerilimlerini yatıştırıyorlar :)

      Gösteriş meraklılarını esefle kınıyoruz buradan, değil mi? :)))

      Sil
  6. Çok haklısın canım benimmm.
    Öyle ki, bu yolun sonu nereye gider diye bile düşünmek istemiyorum şuan. Allah muhafaza yani..
    Nefsani duygularla insanların birbirini böyle konularda fişlemesi çok garip. Yani herkes zengin herkes muazzam bir hayat sürmüyor, işin gerçek tarafını kimse göstermiyor. Çünkü mutluluk pozları vermek çok daha kolay. Ve çok haklısın canım benim kendini mükemmel bir şekilde -sergileyen- hayatların arkasında neler var bilmiyoruz o yüzden elimizdekileri de görmüyoruz. Bu konuda yazarla çok ciddi dertleşesim var :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yolun sonu cehennem çukuruna kadar gider Yasemin'im, ahanda ben sana söyliyim!

      Allah muhafaza... Cidden toplumsal değerler kadar manevi değerlerin de tümden yozlaştığını görmek büyük bir burukluk veriyor, halbuki yaşım kaç ki daha? "25 yaşımda böyleyse 50 yaşımda neler göreceğim Allah'ım?" diye geçiriyorum bazen içimden...


      Allah bu İslam toplumunun istikametini hayırla düzeltsin inşallah... Ümitvar olalım ve yetiştireceğimiz nesili her anlamda daha bilinçli kılmanın yollarını arayalım...

      Ve yazarlarla konuşmak isteyen arkadaşlar da arayı çok açmasınlar di mi ama, nasılsa yolu belli, izi belli :))

      Yazardan Not: Özlendiniz...

      Sil
  7. Sana sonsuz katılıyorum. Hatta bazen sosyal medyada böyle tablolar görünce gıcıklık yapıp, "Yahu niye kendinizi yoruyorsunuz?" diye keyif bozucu mesajlar atıyorum. Bedel olarak milyarların harcandığını bilmiyordum, tabii kimisi dışarda vs yapıyor, o kesin milyarlık organizasyondur.Bana tuhaf geliyor. Genel itibariyle uyuşuk bir insan olarak, kadınların kendilerini bu kadar yormalarına anlam veremiyorum :D Benim takıldığım nokta maddiyat değil yani, yorgunluk. Ve sonunda tatmin olduklarını da sanmıyorum. Güzel günü niye beyinlerinde yorgunlukla çağrışır hale getiriyorlar ki? Kimisi der tatlı yorgunluk ama hiç sanmıyorum tatlı yorgunluk olacağını. İşin tuhaf yanlarından biri de durumdan yavrucağın hiç haberi yok, belki yıllar sonra "Aaaa anneciğim babacığım hatırlamıyorum ama ne iyi etmişsiniz" diyecek, belki. Çocuğa bir iyilik yapmak istiyorlarsa o gün bir boyama partisi yapsınlar, çıksınlar piknik yapsınlar, ağaç diksinler. Ne alaka pasta börek yemek? Bu durumun bizim yeme içmeyle ilgili tutumlarımızla da alakalı olduğunu düşünüyorum. Yeme içmede de çeşitli patolojik semptomlar var zira. Detayları şu an net hatırlamasam da. Bir şeyleri tolere etme çabası. Markada da dediğin gibi aynı şey... 3 günlük dünya, boşa yoruyoruz kendimizi. Yat dinlen dostum diyesim geliyor :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öznurcumm ben bu yorumu yayınladım ama cevaplamayı inan ki unutmuşum çok özür dilerim canım :(

      Senin bu samimi yorumlarını seviyorum arkadaşım, rahatlığına düşkün olduğunu söylerken takındığın rahatlık bile o kadar hoş ki, maşallah sana :) Ama sanırım bazı malums sebeplerden dolayı rahatın biraz kaçacak gibi arkadaşım :))

      Yorumunda katıldığım noktalardan biri de şu: "Aaaa anneciğim babacığım hatırlamıyorum ama ne iyi etmişsiniz" diyecek" demişsin. Bence bunu da hatırlamayacak kadar ufak yaşta yapılıyor bazı kutlamalar. Haliyle çocuğun bunu hatırlaması imkansız. Ama her yıl buna alıştırılan çocuğun beklentileri o kadar büyümüş olur ki, sonrasında hep daha gösterişli kutlamalar bekler çevresinden, göremeyince de bunalımlara girer ...

      Sil
  8. Özlemcim sen yazana kadar ne olduğunu tam olarak bilmediğim olayı öğrenmiş bulunuyorum. hakkaten boş beleş bişeymiş:) onun yerine çocuğun bır ıhtıyacı alınır o paraya...bu düşüncedeyim.. sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım benim cidden boş birşey ama beleş değil ne yazık ki :)) Görsen insanlar ne paralar harcıyorlar bu saçmalık için...

      Sil
  9. Bir sektör haline de geldi bu durum. Kına geceleri, bekarlığa veda partisi, baby shower (isim olarak bile çok itici geliyor bana)... Her şey tantana haline geldi.
    Kimi insan böyle süslü, cicili bicili şeyleri çok seviyor. İçinden geldiği için hayatındaki her olayı süslü bir şekilde hazırlamayı seviyor. Ama bir de bu tayfaya uymak için yapanlar var ki, hiç anlam veremiyorum.
    İşin özü bence mümkün olduğunca israftan kaçınmak. O kadar süsleme, zaman harcama (üstelik hep birbirine benzer biçimde hazırlanan partiler, standart bir şey yani) bana çoook külfetli geliyor. Güzel bir konuya değinmişsin sevgili Özlem.
    Her dönem bir şeyler moda oluyor işte...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet her dönem birşeyler moda oluyor o kesin de, bu moda olacak şeylerin çoğunlukla ecnebi kökenli olması ve orada uygulanış şekilleri saptırılarak ülkemize adapte edilmesi sence de can sıkıcı değil mi? Yazımda da belirtmiştm sevgili Beyza, elin Amerikalısı bunu annenin bebekle ilgili ihtiyaçlarını karşılamak için yapıyormuş. Onun ihtiyacı olan şeyler alınıyormuş vs.. Bizdeki durum biraz daha gösteriş meraklılığına kaçıyor bana kalırsa... İsraf boyutu zaten akıllara ziyan...

      Sil
    2. Haklısın, ne diyebilirim... Dönem "daha fazlası, daha güzeli, en güzeli" furyasını işliyor gözümüze beynimize. O kadar sağlam bir temel ve yorum, algı sahibi olmak lazım ki her şeye kapılıp gitmesin insan şu dünyada, frenleyebilsin, akledebilsin. Blogda yayınladığım son yazımda -Dünyayı Kuratarn Kız isminde bir kitap- yazarın bir cümlesi var, diyor ki "daha iyisini "alma" kaygımız ne zaman daha iyisini "verme" yönünde evrilecek bilmiyorum...
      Çok düşündüm o cümle üzerinde inan...

      Sil
    3. "Daha iyisini "alma" kaygımız ne zaman daha iyisini "verme" yönünde evrilecek bilmiyorum..."

      Paylaştığın için minnettarım, gerçekten ufkuma yeniden yön veren bir cümle oldu sevgili Beyza, gerçekten bunun üzerine uzun uzun düşünmeli insan.. Ben toplumun gidişatını pek iyi görmüyorum ama müslümana yakışmaz diyerek de ümitvar olmaya çalışıyorum...

      Ama şu da bir gerçek ki, bizler kendimii ne kadar geliştirirsek, ufkumuzu ne kadar genişletirsek, ne kadar bilinçli olursak yetiştireceğimiz nesil de öyle olur... Eğer birşeyler değişsin istiyorsak o değişime önce kendimiz ayak uydurmalıyız diye düşünüyorum...

      Sil
    4. Pek tabi... Şayet insan bir şeylerin farkındaysa, öncelikle kendini düzeltmeye çabalıyor. Dili döndüğünce yakınındaki insanlarla paylaşıyor düşüncelerini. Ve bu halka giderek genişliyor. Güzel oldu bu yazı ya, sohbet havasında, ne güzel! :)

      Sil
    5. Evet bence de hem sadece benim fikirlerimden ibaret bir yazı da olmamış oldu, yorumlarda konu daha da genişledi, yorum yapan arkadaşlarımın güzel cümleleriyle zenginleşti.. Çok iyi oldu, çok da güzel oldu yani :))

      Sil
  10. Sana çok hak vermekle beraber, ne zaman Eminönü'ne gitsem o malzemeler, o minicik eşyalar beni benden alıyor. İnan sırf o eşyaları kullanmak için bile yapası geliyor insanın. Maksat hediye değil de bir arada olmaksa gelen misafirlere vermek için ufak tefek bir kaç süs alabiliriz bence oralardan :) Gerçekten çok tatlılar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Apranaxcığım nerelerdesin minik kuşum, karabatak gibi bir görünüyorsun bir kayboluyorsun özledim seni :)

      Ahh evet tatlım kesinlikle çok tatlılar, hepsinin albenisi yüksek. Hele benm gibi ıvır zıvır delisi bir insan için :(

      Eminönü'nü 7 yıldır biliyorum, daha öncesinde böyle parti malzemeleri satan yerler neredeyse yoktu. Daha ziyade geleneksel kına merasimi için malzemeler satılıyordu ama şimdi maşallah adım başı bir parti malzemesi satan dükkan. Artık her semin merkezlerinde bile birkaç tane bulmak mümkün. Buradan da anlaşılıyor ki bu sektörde ciddi talep oranı var. Yani talep varsa satılan şey tüketiliyor demektir. Tüketim çılgınlığı böyle birşey, hep daha fazlasını tüketmeye zorlar seni. Yapmayınca da çağdan geri kalmış hissi yaşatır toplum sana. Herkes onu alıyorsa, sen neden ondan almıyorsun? Herkes parti yapıyorsa sen de parti yapmalısın! Tabii ki ufak çaplı bir organizasyonla böyle güzel hadiseler kutlanabilir, neden olmasın? Zaten benim karşı olduğum nokta kutlanması değil, nasıl kutlandığı, kutlama türünün menşei ve kutlarkenki niyet ve israf boyutu... Benim yapacağım kutlama mutlaka benim dinimi, kültürümü yansıtmalı. Öncesinde bir mevlüt okunmalı mesela. Sonrasında geleneksel olarak yapılanlar yapılmalı. Hediyeleşme de olmalı -ki zaten sünnettir dinimizde sevdiklerimizle hediyeleşmek...

      Sil
  11. Yorum yazmıştım ama ulaşmadı sanıyorum:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumların denetleme bekliyor kısmında bugün göründü canım, hemen cevapladım :)

      Sil
  12. Ziyadesiyle güzell bir yazı olmuş buuuu:) Eline koluna yüreğine sağlık canım benim. kesinlikle katılıyorum sana, haklısın vallahi. bebek gelmeden önce ayrı bebek geldikten sonra ayrı şaşalı organizasyonlar bu nedir böyle ya hu Allah aşkına... Çok gereksiz ve de israfın ta kendisi.... Hiç bir şey yapılmasın demiyorum ama olması gerektiği gibi tadında yapılsın okunsun Mevlüt ve onun yanında ev halkı ayarlar zaten ikramı, e tamamdır işte...

    o kadar benimsenmiş ki geçen gün bir arkadaşın diş buğdayı için yapacağı toplantıda alacak olduğu süslü püsslü çikolatalardır hediyelerdir, çok pahalı olduğunu ay napııcam yaa dediğini duydum. Allah aşkına insan kendini buna mecbur hisseder mi niye böyle sıkıntıya düşülür ki... Gücün neye yeterse maksat eşe dosta ikram olsun hayır olsun yaparsın bişiler paylaşırsın ama yok illa her şey yeni moda usulü olacak ya... Oysaki diş buğdayı denilen olayda eskiler saiden buğday pişirirlermiş oldukça sade bir şekilde gerçekleşirmiş bu durum da ama şimdiler de o da abartı .... Neyse ki sinir olduğum ve gereksiz bulduğum bu şeylerin hiç birini yapmayacağım inş:)
    biricik de gereksiz buluyor tüm bunların yerine çocuğun bir sürü ihtiyacını karşılarsın ya hu diyor:)

    hele o minicik bebelere yapılan doğumgünü partileri yok mu özel bir yerde özell bir organizasyonla. Allah aşkına o bebek ne anlar, o parti bebek için değil de tamamen büyüklerin kendini tatmini için değil de ne şimdi yani... O kadar harcanan paraya yazık günah... yap evinde eşinle dostunla neyine yetmiyor... Ay neyse durayım artık velhasılı arkadaşım diyorum ki sonuna kadar haklısın:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte kafalar aynı olunca, o kafadan çıkan düşünceler de aynı oluyor kuzucum :) Senin de eline koluna ve de yüreğine sağlık. Beni teyit ettiğiniz için değil kesinlikle, kendim gibi düşünen arkadaşlarımın olduğunu bilmek mutluluk verici. Ben etrafta burada yazdıklarımı ve buna benzer konuları sıkça paylaşan biriyim buradan da paylaşmak istedim ki belki üzerindeki mahalle baskısını atar da böyle absürd modalar için kendini maddi ve manevi yönden heba etmez... Yapacaksa da millet ne der kaygısı gütmeden, içinden geldiği gibi yapsın diye, bizim gibi düşünenlerin varlığından haberdar olsun diye yazdım... Umarım bir yerlerde birileri için gönül rahatlatıcı olmuştur, birilerinin kaygılarını dindirmiştir, kimilerine ufuk olmuştur... Zira son paragrafında da değindiğin gibi, bu partiler bebekler için değil, büyüklerin kendilerini tatmin etmesi adına yapılan partilere dönüşmüş durumda... Ve ne mutlu sana ki, seninle fikirsel anlamda ortak paydada buluşabilen bir eşe sahipsin :)

      Sevgiler canım.

      Sil
  13. He bir de fotoğraf çok tatlıymış çok hoşuma gitti:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim canım benim, Kadıköy'de bir mağazanın önünden geçerken, çöpçü balığı gibi camına yapışınca, dedim bari fotoğraflayayım da hatırası kalsın :))

      Sil
  14. İnternette bazen problem oluyor, yazdığım ulaşmıyor. Yine öyle oldu sandım;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farketmen güzel oldu canım, hemen düzelttim ikinci yorumunla beraber :)

      Sil
  15. Yaw ben bu yazıya uzunca bir yorum yazıp bırakmıştım daha bu sabah hayatım:s Ama noldu gelmedi mi ki anlamadım göremedim de:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de anlamadım ki tatlım, yorumun bugün göründü onaylama listesinde. Dün aynı durum sevgili Beyza'nın da başına gelmişti...

      Sil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya