Günaydınlar, hayırlı sabahlar sevgili blog ahalisi :)
Biraz fazlaca ara verdim yazmaya. Ama bilmenizi isterim ki aklım hep
burada. Tam niyetine giriyorum yeni bir yazının, hoopp birşeyler giriyor
araya. Bir türlü tamamlamak nasip olmuyor.
Neyse ki bu sefer şeytanın bacağını kırdım hamdolsun :)
Sizlerle severek okuduğum bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Hikayenin
yazarı kendisini sempatiyle takip ettiğim ve yaptığı müzikleri severek
dinlediğim şarkıcı Nil Karaibrahimgil'e ait.
Buyrun, sizi Sevgili Nil'in güzel hikayesiyle başbaşa bırakıyorum :)
*
Bir varmış, bir tane daha varmış.
Biri olmadan, öbürü olmazmış. Bu
böylece yazılsınmış. Bir Rus köyü’nde iki balık yaşarmış. Biri turuncu ve İri.
Öbürü korkak ve İnce. Bütün çiftler de böyledir biraz düşününce.
İri sormuş bir gün. ‘Madem bütün bu denizler birbirine bağlı, niye biz seninle sadece bu kıyıdan ötekine yüzüp duruyoruz? Kendimizi bir akıntıya bıraksak, yeni sularda yüzsek, başka balıklar yesek daha mutlu olmaz mıydık?’ Hak verdi İnce. İnceliğinden sırf. Çünkü onun mutluluğu için, İri ve o kıyı yeterlidir. Gerisi hava su değişikliğidir ki, insan bundan beslenemez. Balıklar hiç.
Katıldı yine de, düştü İri’nin peşine. Akıntıya bıraktı kendini. Bunlar
beraberce, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını geçtiler. Geçerken eğlendiler.
Fakat bir balıkçı, akşam yavrularına balık götürmek için suya ağ atmıştı. Ve
bizimkiler farkına varmadan bu ağa takıldılar. Daha doğrusu İri takıldı. İri
ya. İnce de sıyrılıp çıktı. İnce ya, bırakıp gitmedi. Hem inceydi hem aşık.
Kemirip ağları, kurtardı İri’yi. ‘E, tabi, ben bu ağlara takılacak kadar güçlü
kuvvetli değilim, eriyip gidecek gibiyim’ diyerek, onun gururunu da okşadı.
Aşkta, en yanlış şeyler bile mantıklı gelir insana. Tabi balıklara da. Çünkü
aşk, suyun içinde de aşktır.
Derken, bizimkiler soğuk denizlere kavuştular. Fakat İnce, alışık değildi
bu serin sulara ve hastalandı.
Pulları dökülüyordu hergün ve gün geçtikçe daha da yavaşladı. Hatta durdu birgün. Atlantiğin ortasında. Ya döneceklerdi ve İnce kurtulacaktı. Ya da tek bedene düşeceklerdi. Çünkü herkesin Küba’ya kadar yüzecek nefesi kalmayabilir. Hele hastaysa. İri, Küba’ya gitmeyi seçmeden önce, biraz düşündü. O düşündüğü süre kadardı sevgisi, ki o da çok sayılmazdı. En başta sıkılan oydu köyün kıyısından. Demek aslında gitmek istiyordu İnce’sinin yanından. Ama bizimki bu durumu anlamadı. Ve onunla Küba’ya varmak için son çabalarla yüzdü. İnsan, sevdiğiyle geçen zamana doyamadığı kadar aşıktır. Balıklar da.
Pulları dökülüyordu hergün ve gün geçtikçe daha da yavaşladı. Hatta durdu birgün. Atlantiğin ortasında. Ya döneceklerdi ve İnce kurtulacaktı. Ya da tek bedene düşeceklerdi. Çünkü herkesin Küba’ya kadar yüzecek nefesi kalmayabilir. Hele hastaysa. İri, Küba’ya gitmeyi seçmeden önce, biraz düşündü. O düşündüğü süre kadardı sevgisi, ki o da çok sayılmazdı. En başta sıkılan oydu köyün kıyısından. Demek aslında gitmek istiyordu İnce’sinin yanından. Ama bizimki bu durumu anlamadı. Ve onunla Küba’ya varmak için son çabalarla yüzdü. İnsan, sevdiğiyle geçen zamana doyamadığı kadar aşıktır. Balıklar da.
‘İki dakika daha beraber yüzmek, tek başına sağlığına kavuşmaktan iyidir’
bile dedirtir aşk insana. Dedirttiği gibi İnce’ye. İki dakika kadar yüzdü ve
öldü. Yukarı doğru çıkarken zayıf gövdesi, kılçıklarına kadar mutluydu ve
gülüyordu. Koca bir balina onu yuttu, bunu da biliyordu. İri, tek kaldı ama,
suyun ucunda Küba vardı. Var gücüyle yüzdü. İnce’yi unuttu. İnce’yi unuttuğu
kötü oldu. Çünkü onlar birbirlerine 5 saniyede bir, nereye gittiklerini
hatırlatıyorlardı ve şimdi 10 saniye geçmişti ve katiyen hatırlamıyordu. Ne
İnce’yi, ne Küba’yı ne de adının İri olduğunu. İnsana adını başkaları
hatırlatır, balıklara da.
O yüzden kayboldu derin sularında Atlantiğin. Ve koca bir balina onu da
yuttu. Fakat mucize bu ya, balinanın midesinde İnce’yi buldu. Meğer onları
yutan aynı balinaymış, İnce ölmemişmiş, tam tersi midenin sıcaklığında
dirilmişmiş. Ama oradan çıkarsa ölücek. İri de oradan giderse, nereye gittiğini
ve adını unutucak. O yüzden, artık ikisi de buradalar. Ne fark eder. İnsana
sevdiğinin yanı cennettir. Sevmeden hiçbir şeyin tadı olmadığını, bu hikayeyi
bilen bütün balıklar bilir. Ya insanlar?
Onlar bu hikayeyi bir şarkıyla bilecekler.
Onlar bu hikayeyi bir şarkıyla bilecekler.
*
İşte bu güzel hikayenin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Allah sevdiğimiz
insanların sevgisini kalbimizden, varlıklarını ömürlerimizden eksik
etmesin.
Herkese sevdikleriyle huzurlu ve mutlu bir hafta diliyorum.
Aşkla kalın!
Ne tatlı bir hikayedir bu canım:) çok hoş:) Evet,insana sevdiğinin yanı cennettir huzurdur...:)
YanıtlaSil@ Bir Hayal Kur,
YanıtlaSilDi mi çok tatlı çok hoş bir hikaye :)
Allah o huzuru daim etsin, sevdiklerimizle iki cihanda birlikte olalım inşallah canım :)