25 Temmuz 2015 Cumartesi

İlk Taşı En Masum Olanınız Atsın!


Son dönem muhafazakar kesimin kabuk kırma çabalarının yansımalarına baktığımızda gördüğümüz en belirgin şeylerden biri, yaşam tarzında yaşanan değişimler. Ve bu değişimlerin lokomotifliğini yapan, kılık kıyafet tercihleri.

Kılık kıyafet tercihlerinde de en belirgin değişimler, hanım kardeşlerimizin tercihlerinde kendini gösteriyor. Erkeklerin giyim tercihlerinde de elbette kabuk kırmanın yansımalarını görüyoruz ancak bu belki de, hanımlarda yaşanan hızlı ve başdöndürücü(!) değişim kadar gözümüze batmadığı için olsa gerek, es geçiliyor, daha çabuk kabulleniliyor.

Müslüman, diğer Müslüman kardeşi için hüsnü zan ile mükelleftir. Bu yüzden ben erkeklerin, hanımların tesettürleri ile ilgili ahkam kesme gayretlerinin, iyi niyetli olduğuna inanıyorum ya da inanmak istiyorum. Fakat bu inanışımı aklıma ve kalbime kabul ettirmekte de zorluk çekiyorum. Ne kalbim tatmin oluyor ne aklım ikna oluyor. Sussam gönlüm razı olmuyor, konuşsam da tesiri olur mu onu tam kestiremiyorum.

Tesettür, sadece bayanlara emredilmiş değil. Erkeklerin de tesettürü var. Hatta bu en kolay anlaşılır şekli ile "Erkeklerin tesettürü göz kapaklarıdır" denerek, akıllara yerleştirilmiş. Tabi eksik bir tanımlama bu. Fakat bu eksiklik, nasıl diyeyim, özün anlamını yitirmesine ya da tam anlaşılmamasına sebep olacak bir eksiklik değil. Konunun özünü veriyor evet. Erkekler göz kapaklarına hakim olurlarsa, tesettürlerinin gereğini yapmış olurlar nokta. Ama üç nokta. Devamı var. Erkekler göz kapaklarına dikkat ettikleri gibi, dillerine de dikkat etmeli. Dil tesettürü başka bir yazıya konu olabilir. Biz göz kapaklarının tesettüründen yola çıkarsak eğer, zaten dil tesettürüne giden yola da bir patika açmış olacağız.

Şimdi şöyle bir şey var; Erkeklerin göz kapaklarına hakimiyetsizlikleri, dillerine vuruyor. Bu nasıl oluyor? Hanım kardeşinin tesettürünü inceleyecek kadar, hanım kardeşi ile kurulan göz teması ile oluyor. Yani ortada bir göz kapağı tesettürsüzlüğü var.  Ee bu durumda şimdi ortada bir yanlış var mı, yok mu? Bugün bakıyoruz, tesettür konusunda, hanım kardeşlerimizi kıyasıya eleştirerek, Allah’ın ayetini koruduğunu iddia eden beylerin, bir bayanın  ayakkabısının, çantasının, eşarbının, pardösüsünün markasına kadar onu baştan aşağı süzmüş olması, atlanıyor da, “Yahu adam ne kadar da doğru söylüyor, bu kapalı kızlar da kendilerine hiç mi dikkat etmiyorlar, bu nasıl kapalılılık, bu nasıl tesettürlülük...” diye sorulup duruluyor. 

Kimse de çıkıp; “Birader! İyi diyorsun, güzel diyorsun da, sen bu hanım kardeşimizin eşarbının bağlanma şeklini, giydiği ayakkabıyı, pardösüsünün modelini, yüzündeki boyanın tonunu, rengini, gözündeki süsün kalınlığını, inceliğini inceleme fırsatını hangi ara buldun ya da sen bu hakkı ne zaman, nasıl elde ettin? Konuşuyorsun ama konuşurken aslında kendini ihbar ediyor, suçüstü yakalanıyorsun!”  demiyor, diyemiyor. Neden? Çünkü eleştirmek en kolayı. Çünkü biz en doğruyuz ve herkes yanlış. En yanlış da, kapanmanın hakkını veremeyen bayanlar.

Bilmiyorum sert mi oldu ya da yumuşak mı oldu? Tam mı oldu, eksik mi oldu? Ama ne olduysa oldu, nasıl olduysa oldu. İnanıyorum ki, herkesin önce kendisine bakmasını düşündürebilmek için bir çaba oldu, bir gayret oldu. Benim gayretim daha da sürecek inşallah ama sadece benle olmaz, hepimiz, önce kendimize bakma, kendimizi eleştirme konusunda daha sert, daha haşin, daha acımasız olmalıyız.

Evet şu bir gerçek ki; erkek egemen bir toplum olmanın da getirisiyle, her konuda ahkam kesme hakkına doğuştan sahip olduğuna inanan erkeklerin, bilhassa bayan kardeşlerimizin tesettürleri konusunda ahkam kesebilmesi için, önce kendi yaşayışlarına bir bakmaları gerekiyor. Bayan kardeşlerimizin de, kendilerine eleştirel bir gözle bakmaları, bir öz eleştiri cesaretine sahip olmaları... Ben inanıyorum ki bu durum, Allah’ın izniyle, sorunların çözümünde büyük ve önemli bir adım olacak.

Herkes önce kendisini düzeltirse, İslam toplumunun düzeldiğini, İslam toplumunun düzelmesi ile de insanlığın kurtulduğunu görecektir.



Yani işe nereden başlayalım ?

Kendimizden başlayalım.

6 yorum:

  1. Ben taşı havaya atar, altına dururum ancak. Erkekler o kadar mükemmeller ki, kadınlar da erkekler de kadınlara saldırıyor. Kılık kıyafetimiz de en çok laf işittiğimiz konulardan biri. Facebook'u kapatmakla çok doğru bir karar vermişsin. Üye olduğum sayfalarda yapılan yorumları gördükçe ben de nereden icat oldu bu meret diyorum. Erkeklerin kusursuzlarmış gibi sürekli kadınların kusurlarını aşağılayıp durduklarını görüyorum. Daha da üzücü olanı ise, kadınların da o erkekleri destekliyor olmaları.

    (Sana bir olumsuz eleştirim var. Lütfen ''erkek'' sözcüğünün karşıtı olarak ''kadın'', ''bey'' sözcüğünün karşıtı olarak ''hanım'' kullan.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Boşuna dememişler "Kadının en buyuk düşmanı yine kadındır" diye... Bu arada, yazı bana ait değil canım altına alıntı olduğunu not düşmeyi ne yazık ki unuttum...Eleştirinde haklısın ben de dikkat etmeye çalışıyorum cinsiyet tanımlayıcı ifadeler konusunda :)

      Sil
  2. Bir video vardı bununla ilgili izledin mi bilmiyorum. Hızlıca konuşan bir genç adam tesettürün faydalarını anlatıyordu..Kendini ihbar ediyorsun demene bayıldım!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dilekcim videoyu merak ettim, izlemek istiyorum en kısa zamanda..

      Sil
  3. Sizinle karşılaştığıma çok sevindim şöyle çevremde bir psikolog olması iyidir:)))). Blogunuzun tasarımı da insanın içini açıyor .Pembe yazılar demet demet çiçekler...Bu pembeyi doğrusu kendimde düşünemem ama size çok yakışmış ne güzel.Bazen gelip bakıyorum bakıyorum buraya içim açılıyor:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz Ümmühan Hanımcım, sefalar getirdiniz bloğuma :) Tüm güzel sözleriniz için teşekkür ederim, pembe sever ve çiçek sever olarak bloğum tam anlamıyla kendimi yansıtıyor sanırım :)

      Sil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya