11 Haziran 2014 Çarşamba

Karne Günü Yaklaşıyor!



Okulda karne aldığınız günleri hatırlamak için hafızanızı yokladığınızda, neler çıkıyor gün yüzüne?





Hala öyle midir bilmiyorum ama  karne dönemi yaklaştıkça bir telaş alırdı bizim zamanımızın çocuklarını. "Matematik karneme kaç düşecek acaba", "Fen dersinden de tam sınırda kaldım", "Öğretmenden istesem notumu tamamlar mı?"  gibi deli sorularla beklerdik karne gününü. Çarpar böler hesaplardık bu yıl takdir mi alırız yoksa bir puanla kaçırıp teşekkür belgesine mi talim ederiz diye...

En başından beri takip edenleriniz artık biliyordur, mesleğinde 2. yılını tamamlayan bir psikoloğum ben. Çalışma alanım çocuklar ve aileler, eğitim camiasını yakından takip etmem gereken bir mecranın içindeyim. Hal böyle olunca, çocukların hem pedagojik hem de psikolojik süreçlerini yakından takip edebiliyorum. Bu benim için oldukça önemli bir avantaj. Haliyle karne günü de yaklaşınca, ailelerden nasıl bir tutum izlemeleri gerektiğiyle ilgili sorular almaya başladım. Bu ihtiyaca cevaben de bir yazı yazmak ve konu ile ilgili düşüncelerimi derlemek istedim.

Bu jenarasyon bizlerinki gibi karne telaşı yaşamıyor olsa da, aileler için hala anlam ifade eden bir tarafı var karne alınan günün. Eminim ki çocuğunun karnesini merak ettiği için iş yerinden sabırsızlıkla arayacak babalar, çocuğunun okuldan dönmesini bekleyecek anneler olacak bu yıl da. Anne babalardan bazıları çocuklarının karneleriyle mutlu olup, gururlanırken; bazıları ise hayal kırıklığına uğrayacak.

Karne, öğrencinin bir eğitim dönemi boyunca göstermiş olduğu akademik performansın puanlaştırılarak yazılı döküman haline getirilmiş halidir. Çoğu anne baba, çocuğunun yıl içindeki akademik performansını biliyor olsa da karnedeki son vaziyeti görmek ister. Eline karneyi alan anne baba, sazı eline alan bir aşık gibidir. İşte tam burada, anne babanın karneye olan bakış açısı girer devreye.

Genelleme yapmak gerekirse, anne babaların karneye bakış açıları üç başlıkta değerlendirilebilir: Karne ile kendi ebeveynliğini değerlendirenler, çocuğunu değerlendirenler ve eğitim sistemini değerlendirenler.

Anne babalar, çocuklarının karnesini kendi anne babalık performansının bir yansıması şeklinde görüyorsa verdiği tepkiler ve çocuğuna davranış biçimi muhakkak ki sağlıksız olacaktır. Zayıf karne karşısında çocuğun kendi karakterini değerlendirmek ve rencide edici üslupla eleştirmek de hakeza çocuğun kendi değerini sorgulamasına neden olan yıkıcı bir davranış şeklidir. Bir  kısım anne babalar da, ne kendisini ne çocuğunu değerlendirmeden sadece sistemi eleştirir. Suçu topyekün sisteme yükler.

Eğer anne babaların elinde duran karne çocuğun akademik performansının olumsuz bir tablosu niteliğindeyse, yapılacak şey ne kendi ebeveynlik kalitesini sorgulamak, ne çocuklarını rencide etmek, ne de sisteme ve sistemi kuranları eleştirmektir. Karne alınmıştır ve geriye dönüş mümkün değildir. Öyleyse yapılacak en doğru davranış, birlikte hatalarınızı belirlemek ve onlardan ders çıkarmaktır. Bu başarısızlıkta her iki taraf da hatalı olabilir. Nasıl ki çocuk anne babasının çıkarması gereken dersi söyleyemiyorsa, anne babalar da çocuklarının çıkarması gereken dersi söyleme görevini üstlenmemelidir.

Çocuğunuza sorun, karnesiyle ilgili ne düşündüğünü öğrenin. Sonuçta bir yıllık çabasının ürünü elinde. Ona ait bir sorumluluk vardı ve siz de ona sorumluluklarını yerine getirmesi için uygun ortamı ve imkanları sağladınız. (Şayet buna gerçekten inanıyorsanız tabii.) Öyleyse karnesini değerlendirecek ilk kişi de kendisi olmalıdır. Şayet zayıf notları varsa önce güzel notlarından dolayı onu onure etmek ve tebrik etmek gerekir. Zayıf gelen notların nedenlerini öğrenmek için, "Evladım, matematiğin üç gelmiş. Nerde zorlandın, eksiğin neydi?"  şeklinde sorularla kendi başarısızlığının nedenini bulması, bir sonraki dönemde bu hataların telafisi için ne gibi şeyler yapılması gerektiğinin tespiti sağlanmalıdır.

Çocuğun başarısızlığı değerlendirilirken, çocuğa düşen kadar anne babaların da kendi payına düşeni üstlenmeleri gerekir. Belki sizler de hatalısınız. Belki çocuğunuzun gerçek kapasitesini doğru değerlendiremediniz, yapabileceğinden daha büyük beklentilere girdiniz? Bu durumu öyle sık yaşıyor ki aileler. Mesela en basitinden; çocuğun kapasitesi aslında tam olarak göstermiş olduğu performansla eşdeğer ama aile Nuh diyor peygamber demiyor. Israrla "Hocam aslında bizim çocuk çok zekidir ama çalışmıyor, kendini vermiyor. Beş dakikada bitiriyor ödevlerini. Dikkati dağınık bu çocuğun."  Ne hikmetse birçoğu da evladım elinden geleni yapıyor diyemiyor. Dikkati dağınık değilse de muhakkak hiperaktifdir o çocuk. Tanı koymada bizden daha profesyoneller sağolsunlar. 

Şu bir gerçek ki, çocuğun akademik kapasitesinden en iyi sınıf öğretmeni anlar. Sınıf içindeki performansını en sağlıklı gözlemleyen öğretmenin kendisidir. Eğitim öğretim dönemi boyunca, çocuğun sınıf öğretmeni ile iletişime geçen ve çocuğun durumunu yakından takip eden veliler elbette istisna. Şayet çocuğun akademik gelişimini yakından takip ediyorsanız, mutlaka bilirsiniz çocuğunuzun ortaya koyduğu başarı kendi potansiyeli ile paralellik gösteriyor mu göstermiyor mu. Ancak okula uğramaktan aciz, toplantılara katılmamak için hep bir bahanesi olan anne babalar; üzgünüm ama o kötü karnenin sorumlularından biri maalesef sizsiniz.

Karne alındığında, eğer olumsuz bir tabloyla karşılaşılmışsa aileler köpürebiliyor, öfkeyle istenmeyen sözler sarfedebiliyor çocuklarına."İşte gördün mü karneni, ben sana demiştim! Bir yıl boyunca çalış çalış dedim, çalışmadın! Bu karne sana müstehak!" şeklinde ithamlar ya da "Karnen güzel olursa hediye sözü vermiştim ama hediye mediye yok. Oturup derslerine çalışsaydın!" şeklinde cezalandırmalar, çocukla anne baba arasındaki ilişkinin sadece yıpranmasına neden olur. 

Diğer hatalardan biri -hatta belki de en önemlisi- çocuğu bir başkasıyla kıyaslamak. Çocuğunuzun başarısını akrabanızın ya da komşunuzun çocuğuyla, başarılı bir sınıf arkadaşıyla  ya da kardeşiyle kıyaslamak anne babalara hiçbir şey kazandırmaz. Başkalarının yanında çocuğun başarısızlığını tartışmak ya da değerlendirmek de yanlıştır. Aksine tüm bunlar, çocuğun kendine duyduğu özgüven duygusunun ve geliştirdiği benlik algısının hırpalanmasına sebebiyet verecek türden tehlikeli tutumlardır.

En sık karşılaştığım hatalardan diğeri ise, kötü gelen karneyle birlikte tatili çocuğa zehir etmek."İstediğin tatili haketmedin. Sana demiştik, karnen kötü olursa tatili unut!" gibi sözler çocuğun anne babasına karşı öfke duymasına ve ondan uzaklaşmasına neden olur. Kötü bir karne getirmiş olsa dahi tatilde dinlenmek her çocuğun hakkıdır. Çocuğunuzun kendi başarısızlığından ders çıkarmasını ve bir sonraki dönem için kendisine hedef koymasını sağladıysanız, birlikte atacağınız bir sonraki önemli adım, çocuğu bu hedefine yaklaştıracak planlar yapmak ve bu planları uygulamaya koymaktır.

Tabii olayın bir diğer yönü daha var: mükemmel karnelere sahip çocuklar! Evde iki çocuk varsa ve bu çocuklardan biri akademik anlamda ileri seviyedeyse, bu çocukla diğer kardeşi kesinlikle kıyaslanmamalıdır. Bu çocuğun hem anne babadan, hem kardeşten uzaklaşmasına, hem de düşük benlik algısı geliştirmesine neden olur. 

Öte yandan, karne notları güzel olan bir çocuk ailesi tarafından tebrik ve takdir edilmeli elbette. Ancak bu, hiçbir zaman aşırıya kaçan maddi ödüllerle olmamalı. Çocuklara öğretilmesi gereken en önemli şeylerden biri de,  emeğinin karşılığı olan başarının hazzını maddi karşılığı olmaksızın yaşamak.

Çocuğunun karnesini eline alan anne babalar, lütfen sözlerime kulak verin. Eğer çocuğunuzun ihtiyacı olan çalışma ortamını kendisine sunmadıysanız, sınavlardan düşük aldığında birlikte bunu telafi etmek yerine sadece eleştirip yargıladıysanız, düzenli ders çalışma alışkanlığı oluşturması için gereken çabayı sarfetmediyseniz, özgüven aşılamak yerine sürekli azarladıysanız, huzurlu bir aile ortamı yerine kavga gürültünün eksik olmadığı, iletişimsiz bir aile ortamı oluşturduysanız üzgünüm ama o karnenin asıl sahibi sizsiniz.

Karnesi ne olursa olsun çocuğunuz sizin en kıymetlinizdir. Çocuğunuz için önemli olan, desteğinizin arkasında olduğunu hissetmektir. Şunu unutmayın ki, anne babanın sevgisinden emin olan, başarısızlığı karşısında bu sevginin azalacağı yahut biteceği yönünde bir kaygı taşımayan her çocuk mutlu bir eğitim hayatı geçirir. Ebeveynlerinin aşırı müdahalesi olmaksızın çocuğun kendi gücünü sınayarak, zaman zaman başarısızlığa uğrayarak ve bu başarısızlıklarından ders alarak okul hayatına devam etmesi, çocuğun hem kişilik hem de akademik gelişiminde önemli mesafeler katetmesini sağlar. 


Bulduğum güzel karikatürleri de ekleyerek yazıma son vermek istiyorum :)









Bu karne gerçek mi bilmiyorum ama öğretmen notu kısmında yer alan ifade çok hoşmuş gerçekten :))




Tüm ailelere çocuklarıyla birlikte huzurlu, mutlu ve bol keyifli tatiller dilerim.

Aşkla kalın!


6 yorum:

  1. ayy o son karne gerçekse ne kötü. onu alan evladın velisi ne hissetmiştir.
    bir öğrenci sorunluysa ebeveynler de öğretmen de kendinde bir parça pay aramalıdır bence. tüm sorumluluk çocuğa yüklenmemeli değil mi ama ;)
    mutlu karnelere..
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öğretmenlerin de payı muhakkak vardır Seyhancım, herkes kendi payına düşeni alsın, iğneyi başkasına çuvaldızı kendisine batırsın :)

      Sil
  2. En sevmediğim şeydi annemin beni başka çocuklarla kıyaslaması. Hep sinir olurdum, derdim ki hep ben senin çocuğunum başkasının çalışkanı senin tembelinden iyi olamaz :)
    İnşallah güzel ve mutlu en önemlisi de içi rahat ve huzurlu olur ailelerin.

    Bir de sevgili psikoloğum çok müşkül durumdayım ^^ cidden. Psikolojik sorunları olan bir iş arkadaşım var ve biz aynı odayı paylaşıyoruz, faks makinasının yerini göstererek bana iyilik yaptığını söylüyor, ay daha neler neler söylüyor :)
    Benim de psikolojimi bozmadan, beni hayata küstürmeden öğrenmek istiyorum. Ben bu insana karşı nasıl davranmalıyım, küs gibi mi yoksa hiç bir şey olmamış gibi mi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yasemincim bahsettiğin arkadaşının davranışları ve anlattıkların ilgimi çekti dilersen mail yoluyla ya da whatsup ile ya da dilediğin başka bir şekilde bu konuyu daha ayrıntılı görüşebiliriz :)

      Sil
    2. Mail'den telefon numaramı yazıyorum öyleyse :)
      Çok teşekkür ederim ^.^

      Sil
    3. tamam canım benim bekliyorum :)

      Sil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya