11 Eylül 2014 Perşembe

Huylu Huyundan Vazgeçer...


Zamanın birinde, huysuz bir adam yaşarmış. Bir gün bu huysuz adam, herkesin gelip geçtiği bir yol üzerine dikenli çalılar dikmiş. Yoldan geçenler hep isyan edermiş. "Bunları buradan sök at" deseler de nafile, adam bu sözlerin hiçbirine kulak asmazmış. Zamanla bu dikenli çalılar öyle büyümüş, öyle büyümüş ki insanlar perişan oldukları için o yolu kullanmak istemez hale gelmişler. Böyle olunca, insanlar durumu valiye arz etmişler. Vali de bu huysuz adamı yanına çağırtmış ve derhal o dikenleri yoldan sökmesini emretmiş. 

Huysuz adam da validen böyle bir ikaz alınca sökerim demiş ama heyhat! Bugün yarın derken bakmışlar ki ne söken var ne sökmeye teşebbüs eden! İnsanlar yine gelmiş ve valiye şikayetlerini yenilemişler. Vali sinirlenmiş ve huysuz adamı tekrar huzuruna çağırtmış; "Verdiği sözde durmayan adam, hemen emrimi uygula" diye ağır bir ikazda bulunmuş. Çalıları diken bu huysuz adam da içinden "Nasılsa önümde hayli gün var, günün birinde sökerim" diye geçirmiş.

Vali köpürüyor, bir yandan da çabuk olması için onu uyarmaya devam ediyormuş ama nafile... Zaman geçtikçe dikenler daha çok kök salıyor, daha çok kuvvetleniyor, büyüyormuş...

Mevlana Hazretleri, kötü huyun insanın nefsine ve çevresine nasıl bir eziyet verdiğini göstermek için anlatır bu hikayeyi Mesnevi'sinde ve şöyle devam eder: "Tıpkı bu huysuz adamın ektiği dikenler gibi kötü huy da senin tabiatında zamanla kök salıyor, büyüyor. Her defasında o dikenleri sökmek işini yarına erteliyorsun. Sen ihtiyarlanıp, kuvvetten düşerken; huyundaki o dikenler gün geçtikçe kuvvetleniyor."

"Sen de her bir kötü huyunu bir diken bil. O diken ki kaç kere senin ayaklarına battı. Kaç kere oldu seni bu kötü huyun yaraladı. Sen kendi tabiatında hastalandın ya da duygusuzluğun yüzünden bu durumdan habersizsin çünkü bu çirkin huyunun başkalarını rahatsız ettiğini bilmiyorsun. En iyisi, sen şu dikeni gül fidanı ile aşıla. Böylece sendeki dikenler gül fidanı haline gelsinler. Eğer sen de şerri gidermek istiyorsan, ateşin gönlüne hakkın rahmet suyunu dök."


Ne şahane bir teşbihle ele almış meseleyi değil mi Mevlana Hazretleri? Hikayede yer aldığı gibi, kökünden söküp atmadıkça, hem kendimize hem de başkalarına ızdırap verecek bu dikenler. Biz her ne kadar, nasılsa vaktimiz bol  bir gün o dikenleri temizleriz diye düşünsek de, o dikenler  daha sağlam köklerle, daha bir kuvvetlenerek büyüyorlar. 

Bir çığı nasıl eritiyorsa güneş, güzel huy da öyle eritir hataları. Ve sirke nasıl bozarsa bir balı, kötü huy da öyle bozar güzel amelleri. Haset, kin, hırs, riya ve dahası... Bunları söküp atmadıkça, kamil müslüman olmak ne zordur bir insan için...

Yine de yeis yakışmaz bir müslümana. İşte, Tin Suresi 4. Ayet-i Kerime'de şöyle buyuruluyor: 

“Muhakkak biz insanı ahsen-i takvîmde yarattık.”

Hem bedenen hem de ruhen, ihtiyacı olan her türlü donanımla yaratılmış olan insanoğlu, yaratılanların en üstünü olmaya da adaydır. Kalbe bahşedilen latifeler ve hisler, insan tarafından nasıl kullanılırsa öyle hizmet eder. Örneğin, Allah kullarına sevmek hissi bahşetmiştir. İnsan bu his ile Rabbini ve Resulünü de sevebilir, kendi nefsini ve menfaatini de. Ya da hırs. İnsan, ebedi yurdu olan ahireti için de hırslanabilir, fani dünya için de. İlki insanı "Alâ-yı illiyyîn" makamına çıkartırken, diğeri"Esfel-i Safilîn" e düşürebilir. 

İşte bu iki mertebe arasındaki denge iman ve iradedir zannımca. Hani, "Huylu huyundan vazgeçmez" şeklindeki atasözümü  var ya, inanın laf-ü güzaf... Varsa iman, varsa irade mecburuz kötü dikenleri temizlemeye... Yoksa da... Allah-u Alem!

2 yorum:

  1. Ne hoş bir yazı olmuş canımcım:) Keyifle okudum. İnşallah içimizdeki o kötü dikenleri temizleyebilenlerden oluruz hep.

    YanıtlaSil
  2. Canım benim çok teşekkür ederim :) Amin... Rabbim güzel ahlak sahibi kullarından eylesin bizleri inşallah...

    YanıtlaSil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya