7 Kasım 2014 Cuma

Ateşböceklerinin Mezarı


Bir filmi çok ama çok sevdiyseniz muhakkak ki birkez daha izlersiniz. En azından benim için bu böyledir. Bazı filmler vardır mesela, defalarca izlerim, izlemezsem özlerim. Ama bir film var ki, bu çemberin tamamen dışında. 

II. Dünya Savaşı ve savaşın insanlık tarihi üzerindeki etkilerini anlatan yüzlerce roman edebiyat tarihine, onlarca film de sinema tarihine kazandırıldı. Ancak bana kalırsa hiçbiri - en azından benim bugüne kadar izlediğim savaş karşıtı yapımlar içerisinde- bu film kadar duygularımı tarumar etmedi, hiçbiri bu kadar burkmadı yüreğimi... Bu filmi çok ama çok beğenmiş olsam da, ikinci kez izleyebilecek psikolojik dayanıklılığı kendimde bulamayacağımı çok iyi biliyorum.
 

Ateşböceklerinin Mezarı, birçok anime yapımda imzası olan Japon Yönetmen Isao Takahata'nın 1988 yılında Akiyuki Nosaka'nın "Hotaru No Haka" adlı otobiyografik romanından uyarladığı animasyon filminin adı. Onu diğer animelerden belki de ayıran en büyük özelliği, gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek sinemaya uyarlanmış olması.  

Japon yazar Akiyuki Nosaka, 1945'de Japonya'daki savaş esnasında yetersiz beslenme sebebiyle kaybettiği kız kardeşinden bir nevi özür dilemek ve yaşadığı bu trajediyi kabullenmek için yazmış bu hikayeyi. Ancak hikayede yer alan ve kendisini temsil eden Seita'nın da sonda öldüğünü dikkate aldığımızda, yazarın bu şekilde kardeşinin ölümünden duyduğu suçlulukla kendini cezalandırmış olduğu düşünülüyor.


Filmimizin ana karakterleri, on dört yaşındaki Seita ve onun dört yaşındaki kız kardeşi Setsuko. II. Dünya Savaşı esnasında Japonya'nın Kobe şehrinde gerçekleşen hava saldırıları nedeniyle önce annelerini, ardından da yuvalarını kaybeden iki kardeş. Sahip oldukları tek şeyin birbirleri olduğunun bilince yaşam mücadelesi veren; birlikte gülen, birlikte ağlayan iki kardeş...

Setsuko'nun abisine seslenişleri hala kulağımda çınlar gibi. İzlediğimin üzerinden aylar geçti halbuki. Ailesine; kardeşlerine bu kadar bağlı biri için bu filmi izlemek, salya sümük ağlamak demek - hele ki onlardan uzaktasanız ve tek yaşıyorsanız...




Velhasılı, animeye karşı önyargılıysanız bu film kesinlikle en doğru tercih derim. Bir animeye sadece çizgi film gözüyle bakmak çok büyük bir haksızlık. Bir anime, bugüne kadar izlediğiniz birçok filmden daha etkileyici, daha dokunaklı, daha dramatik ve unutulmaz olabiliyor. Emin olun, bu filmi izledikten sonra ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız...

Şayet duygusal ve merhametli bir yapınız varsa, yanınızda peçete bulundurmanız da önemle rica olunur...

Aşkla kalın!

4 yorum:

  1. animasyonlara bayılıyorum ben.. yaşım kaç olursa olsun severek izleyeceğim.. bunu da merak ettim.. en kısa zamanda izleyeceğim ;) sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu da severek izleyeceğine eminim Mervecim, sevgiler :)

      Sil
  2. mimledim seni canım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canımmm teşekkür ederim en kısa zamanda cevaplayacağım inşallah :)

      Sil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya