12 Kasım 2014 Çarşamba

Kadıköy Manifestosu

Geçtiğimiz haftasonu hava öyle güzeldi ki, cumartesiden evin temizlik işlerini halledip pazarı gezmek için kendime ayırdım. Fotoğrafçılık okuyan bir arkadaşımla birlikte makinalarımızı alarak Kadıköy'de buluşmaya karar verdik. 

Aslına bakılırsa fotoğraf çekmek -özellikle manzara fotoğraflamak için Üsküdar benim vazgeçilmezim ama Kadıköy'deki karmaşık hali de sevmiyor değilim. Özellikle her telden insanlarını ve sokaklarını...

Bilenler bilir, Kadıköy Bahariye'de bir antikacılar sokağı vardır, hah işte ben oranın tam anlamıyla müdavimi oldum sanırım. Yalnız en başta belirtmek isterim, alıcı olarak değil bu müdavimlik. Benimkisi fotoğraf müdavimliği bir nevi. Bir antika obje görüyorum mesela, bir bu açıdan, hadi bir de şu açıdan derken baktım bir saatten fazla geçirmişiz o sokakta.

Arasokaklarını talan edip geri dönerken, tekrar iskele yönüne ilerlediğimiz esnada, meydandaki bir kalabalığın varlığı dikkatimi çekti. Taksimvari çalgıcılardan biri olduğunu düşünerek müziğin geldiği yere doğru ilerlerken, kalabalığın ortasındakileri görünce merakım yerini koskocaman bir hayalkırıklığına bıraktı.




Ülkemizde yaşanan politik konular hakkında beylik laflar etmeyi sevmem ben. Hem bu konuda tartışacak kadar donanıma sahip olmadığım, hem de benim konuşmamın var olan gerçeklerin değişmesine katkı sağlamayacağını düşündüğüm için genellikle onlardan yardımını esirgememesi adına Allah'a bolca dua etmeyi yeğlerim. Ama işin içinde çocuklar varsa, sessiz kalmak benim için o kadar kolay olmuyor maalesef.




On-oniki yaşında olduğunu tahmin ettiğim bu iki Suriyeli kız çocuğu, onların darbukaları ve bu darbukadan çıkan nağmeyle bel kıvıran, popo sallayan -tahmini olarak birinin üç diğerinin beş yaşında olduğunu düşündüğüm diğer iki kız çocuğu... Bu dört kız çocuğunun etrafında daire olmuş; el çırpan, yüzlerine yayılmış aptal gülümsemeyle olanları izleyen insanlar... Ailesiyle, çocuğuyla bu manzarayı izleyip, eğlenen insanlar...




Durup düşündüm bir an, vatanından sürgün edilmiş, bir parça ekmeğe muhtaç olduğu için bu vaziyette insanları eğlendirerek para kazanmayı yeğleyen ya da kazandmaya zorlanan çocuklara mı, yoksa küçücük çocukların bu durumdakin halini görüp ağlayacakları halde kahkalarla gülen, ortadaki çocuklara sirk maymunu muamelesi yaparak kendi çocuklarıyla birlikte eğlenen o koca koca insanlara mı acımalı ve üzülmeli insan?

Suriye'den gelen insanların ülkemizde yaşamaları konusunda muhalefet görüşe sahip biri değilim. Onlar bizim din kardeşimiz. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyor Resul-ü Ekrem Efendimiz sav. Onlar aç biilaç şekilde hayata tutunmaya çalışıyorlar. 

Empati kuruyorum. Bizler aynı durumda olsak, acaba bizi kabul eden ülke olur muydu? Olsaydı hangi ülke olurdu? Bizler aynı durumda olsak, kendimize nasıl muamele edilsin isterdik? Allah kimseyi bu duruma gerçekten düşürmesin. Rabbim bizi böyle akıbetten muhafaza eylesin zira bu sorulara cevap aramak bile yeterince tarumar ediyor bir insanı. Ama şu da bir gerçek ki, aynı duruma düşmeyeceğimizin garantisini bize hiçkimse veremez.

Suriyeli meselesi bir tarafa, işin içinde çocuklar olunca yüreğim bin parçaya bölünüyor gibi oluyor. Bu havada, üzerinde paltosuz, yalın ayakla sokakta gezen, haftalardır banyo görmemiş çocuklar görüyorum meydanlarda. İçim sızlıyor, usulca duamı edip sıvışıyorum yanlarından. Onlara elim uzanamadığı için, yardımcı olamadığım için vicdanımın altında eziliyorum...

Bir yandan da, bu çocukları böyle vaziyette görünce çok ama çok sinirleniyorum. Bu çocukların yaptığı maskaralıkları izleyip eğlenen, onları bu yanlışa iten ve yaptıkları şey güzel ve eğlenceli birşeymiş gibi hissettirerek hatalarını devam ettirmeleri konusunda teşvik veren herkesi eshefle kınıyorum. 

Umarım dünya üzerindeki her çocuk, cebinde babasına götüreceği bozuklukları değil de, tatlı çocukluk hatıralarını biriktirerek büyür... İmkansız belki ama temennim ve duam bu yönde...




8 yorum:

  1. Özlem; (sadece isimle hitap etmek de bir beis görmüyorum artık, müsaade var mıdır?:)

    Söylediğin konu o kadar girift ki... Karmakarışık şeyler hissediyorum ben de.
    O insanların içinde hem gerçekten çok muhtaç olanı, hem de kendi ülkesindeyken de yaşama tarzı buna benzer (sokakta yaşama yani) olan insanlar olduğunu duyuyorum.
    Aklım almıyor bazen, o soğukta o çocuklar ayakkabısız montsuz nasıl durabiliyor?
    Sadece komşu ülkelerin değil, tüm dünya ülkelerinin elini taşın altına sokması lazım gelmez mi?
    İnsanlık bunu gerektirmez mi?
    Çok acı şeyler , ne yazık:(
    Para versen iyice alışacak, vermesen vicdanın sıkışıyor.
    Öff, daraldım şu an vallahi:((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfirullah olur mu öyle şey, hatta bu konudaki samimi tavrın inan ki beni çok mutlu etti :)

      Konu gerçekten çok çetrefilli... Ama aslında bu yazıyı ben Suriye'lilerin ülkemizde olmasındansa çocukların bu haline göz yumamadığım için yazdım. Evet haklısın, ülkesinde bu şekilde yaşayan, bu hayat tarzına alışan insanlar çok fazla. Hatta bizim ülkemizde de var çokça. Ama bir çocuğu o vaziyette görünce insanlığımdan utanıyorum.

      Açık konuşmak gerekirse ben de para vermiyorum. Ne dilenene ne de bu şekilde çengilik yapanlara. O paranın ne için kullanıldığını bilmemek kötü. Senin dediğin gibi, dilenmenin ya da bayağı yoldan para kazanmanın sefahat veren haline alışıp duyarsızlaşmasın..

      Çok karışık, çok üzücü ama elimizi kolumuzu bağlayan bir vaziyet bizimkisi. Sokakta yardım ettiğin insanın senin canına kast etmeyeceğinden bile emin olamadığın bir ülkede yaşıyorsan sadece için daralır ve usulca dua eder susarsın...

      Sil
  2. Ben bana Alalhin adıyla gelen kim olursa olsun boş çevirmek istemem elimden geldiğince yardımcı oluyorum sonuçta iyilik yap denize at halik bilmezseniz malik bilir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orası muhakkak ki öyle tabii.. Ama bir de şu açıdan bakın, helalinden çalışmak varken sırf insanların dini duygularını sömürerek kolay yoldan parayı elde ediyorlar. Bizler para vererek bu çocukları bir nevi suça itmiş olmuyor muyuz?

      Sil
  3. özlemcim hem türkiyenin hemde diğer büyük ülkelerin yoksullukla savaşacak durumları olduğuna inanıyorum o kadar fuzuli harcamalar varki misal millet vekili cumhurbaşkanı maaşı ve onların kullandıkları bedava su elektirik kira vermeden oturdukları yapılar bu kadar para kazanırken hala geçinemiyoruz tavırları da ayrı bir tartışma konusu bu insanlara kucak açtıysak bunların düşünülüp o na göre davranılması gerektiğini düşünüyorum suriyelilerin çoğu dışarıda bir bu kadarda kendi vatandaşlarımız var sokaklarda yatıp kalkan aklıma neden sokakta yaşayanlar için onlara sıcak bir yatak yemek verecek kurumlarının olmadığını düşünüyorum o kadar açıkta atama bekleyen öğretmenler vs iş mensubu vatandaşlarımız var her ilde bu tarz kurumları yapıp açıkta iş bekleyen kişilerin yerleştirilmesi ne güzel olurdu ve devlet bunların ücretini karşılayabilecek durumda iken saraylarda yaşamak milyarlarca maaş almak yerine keşke var olan güç paylaşılsa benim amacım o ya da bu kişiye laf çarpıtmak değil kesinlikle ama insan düşünmeden de yapamıyor neden senelerdir hatta yüzyıllardır bu dilencilik ve evsizlik illetine çare bulunamadı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gamzecim seni görmek ne güzel, hoşgeldin öncelikle :) Değindiğin konular içinde haklılık payının olduğu hassas mevzular... Türkiye, kişilerarası gelir dağılımının adaletsiz olduğu ülkelerden biri. Zengini tam zengin, fakiri tam fakir. Ama bana kalırsa, milli refah seviyemiz eskisine göre kat kat iyi. Mesela yolda giderken ben şaşkınlığa uğruyorum, herkesin altında ortalamanın üstünde modeldeki araçlar... Sanırım maddi olarak imkanlarımız fazlalaştıkça geldiğimiz noktayı ve mahrumiyet içinde olan insanları unutuveriyoruz... Bu durumu insanlık olarak üstlenilecek bir mesele olarak görmek gerekiyor. Ama tabii ki devlet politikası olarak da ele alınmalı...

      Sil
  4. hoşbuldum cnm ne zamandır yazdıklarını takip ediyorum yorum yazmak bugüne kısmetmiş çünkü bende her sabah bir trafik lambasının yanında minicik kız çocuklarını erkek çocuklarını görmekten bıktım bıktım diyorum çünkü içim parçalanıyor onlara yardım edememe üzüntüsünü yaşıyorum dua etmekten başka elimden bir şey gelmiyor onlara verilen her paranın dilenciliğe daha çok özendirildiğini düşünüyorum. evet türkiyede gelir dağılımı çok adaletsiz ben sadece milletvekili ya da cumhurbaşkanı olarak örnek verdim ama çoğu özel sektörde kamuda inanılmaz paralara çalışan insanlar var hem de çok önemli sorumlulukları olmadığı halde sırf diplomaları var diye ödeniyor bu paralar... milli refah seviyemiz değil cnm bankaların kredi verme seviyeleri yükseldi şimdi elinde son model telefonu olan arabası ya da evi olan çoğu kişi bankalara borçlu dışı seni içini beni yakar misali çoğu kara kara bu borçları nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlar. yardımlaşmaya paylaşmaya mütevaziliğe özendirileceğimize lükse hava atmaya özendiriliyoruz maalesef ama olmayan paralarımızla....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Onlara verilen her paranın dilenciliğe daha çok özendirildiğini düşünüyorum". İşte tam olarak benim de düşündüğüm bu Gamzecim! Ve sırf para kazanmaları için öyle adi işlere bulaştırılıyor ki bu çocuklar... Benim de içim dağlanıyor gerçekten... Geçen bir yazı okumuştum hatta, sırf dilencilikte duygu sömürüsü kat sayısını arttırmak için kadınların kucaklarında taşıdığı bebekler var ya işte o bebekler sırf uyutulmak için ilaçla zehirleniyormuş ve bir süre sonra da ölmeleri kaçınılmaz oluyormuş.. Bunu okuduktan sonra resmen kanım dondu...

      Kredi meselesinde de kesinlikle seninle hemfikirim. En azından etrafımda tanıdığım insanları değerlendirince, kazançları ve yaşadıkları lüks yaşamı düşününce çoğu borçla sürülen sefalar gerçekten... Sırf gösteriş olsun, birileri görsün diye sınırlarını zorlayan nice insan var, özellikle instagramda öyle sık görüyorum ki bu tür insanları... Allah hidayet versin demekten başka birşey gelmiyor içimden...

      Sil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya