2 Mart 2015 Pazartesi

Bisikletler Ve Masumiyet Yılları...





 80'lerde yahut 90'larda doğmuşsanız, çocukluk hatıralarınızın başrollerinden birinde muhakkak bisikletiniz vardır. Dizlerinizdeki yaraların ya da kırık çıkıkların sebebidir bisiklet. Babanızdan isteyebileceğiniz en büyük karne hediyesidir. Atabildiğiniz hava, satabildiğiniz fiyakadır.

Bisiklet sürmek biz 90lar çocuklarının en büyük hevesi, en büyük mutluluğuydu. Bisikleti olanlar, olmayanlara tur attırırdı. Yarışlar yapılırdı, artistik hareketler sergilenilirdi... Bir güzel düşüp, diz kapakları yara bere içinde eve dönülürdü. Çocukluk bu ya, kanayan yaradan çok annelerden işitilecek azar ve verilecek olan bisiklet cezasından korkulurdu...

*

Henüz 6 yaşındayken ilk bisikletimin sahibi olmuştum ben. Arkadaki tekerleğe leğimlenmiş iki minik tekerleği olan mavi bir bisiklet. Birkaç ay öyle sürdüm, alıştıktan ve kendimde yeterli cesareti bulduktan sonra arkadaki minik tekerlekleri sökmeye karar verdik babamla. İki tekerlekli hale gelen o mavi bisikletle yaptığım ilk sürüş denemesi, seleden tutan babamın sesinden kalbimin derinliklerine işleyen cesaret; hala ilk günkü canlılığıyla hafızamda.. 

Ne zaman bir bisiklet görsem çocukluğumun masumiyeti gelir aklıma. Hem mutlu eder hem de hüzünlendirir beni bisiklet görmek. Güzel geçen ancak ne yazık ki sona eren çocukluğumu hatırlatıyor bana.

Yirmiden sonrasında yaşını gittikçe daha az dillendiriyor insan. Çocukken öyle miydi halbuki? Ne çok severdik yaşlarımızı büyülterek söylemeyi! Düşünüyorum da, çocukken hayal ettiğim büyümek algısıyla şuan deneyimlediğim ne kadar uyuşuyor birbirine? İmkanı olsaydı eğer, bu halimle geçmişe döner ve henüz iki rakamlı hanelere yaşı erişmemiş Özlem'i uyarırdım. Şöyle derdim: "Büyüme hemen çocuk! Tadını çıkar bu masumiyet yıllarının..."

*

Havalar ısınıyor, bahar kapıda. Parıldayan güneş ışığını tümüyle absorbe etmek ister gibi bir hali var ruhumun. Uzunca bir müddet karanlıkta kalan gözbebeği misali, büyüdükçe büyüyor içimdeki çocuksu sevinç. Ab-ı hayat suyu içmiş gibi içimdeki tüm iyi niyetler, hiç ölmüyor...

Bankta oturuyorum bu satırları yazarken. Cıvıldayan kuşlar misali oynayan çocuklar var etrafımda. İçlerinden biri, yüzüne yerleşmiş o kocaman gülümsemesiyle yanıma yaklaşıyor ve çizdiği sekseği işaret ediyor. Oyun oynamak istediğini söylüyor binbir şirinlik yaparak. Gülümsüyorum. Kulağına eğiliyor ve şöyle fısıldıyorum: "Büyüme hemen çocuk! Tadını çıkar bu masumiyet yıllarının..."


*

Gelen baharla birlikte canlansın içimizde her ne güzellik varsa; yeni sevinçler çiçek açsın tomurcuklanan umutlarımızdan, binlerce rayihaya boyansın ruhumuz.

Aşkla Kalın!

*

Not: Bisiklet görselleri Pinterest'tendir.





 




5 yorum:

  1. Benim hiç bisikletim olmadı, bisiklet sürmeyi 20 li yaşlarımın sonunda öğrendim. Bisiklet iyi hal belirtisiydi, babanın alım gücüydü ben küçükken. Büyüme konusuna gelince de oturduğum sandalyeden "hadi kalk teyzeye yer ver " cümlesiyle kaldırılmamak için büyümeyi isterdim ben :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyümeme isteğiniz çok güzelmiş :) Acaba biz de teyze olunca bizden küçükler kalksın bize yer versin diye gözlerinin taa içine bakar mıyız ki? :)

      Sil
  2. Ne tatlı bir yazı olmuş böylee.. Bisikletler de şahaneymiş bayıldım ve de canım çektiii:)
    Nisan gelsin Büyük Aadaya gidip sürmeli:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de ada hayalleriyle bekliyorum baharı tatlım, Büyükada ve bisiklet ayrılmaz ikili kesinlikle :))

      Sil
  3. Teşekkür ederim canım benim, içimizdeki çocuk hiç ölmesin dilerim :) Bisikletler, bisikletlerle attığımız havalar ve dahi taklalar :) Hepsi çok güzel hatıralardı canım. Sevgiler kocaman ♥

    YanıtlaSil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya