"Etkili Dinleme" adına sıralanabilecek çok fazla yöntem ve üzerine söylenebilecek çok fazla söz var ancak yazıma başlarken sizlere verebileceğim en büyük tavsiye; "kendin gibi olmak"tır. Doğal, içten ve samimi bir üslup sahibi olamıyorsanız, birçok şey bayağı, sıkıcı ve monoton hale bürünüyor. "Etkin Dinleme"ye dair tüm yöntemleri kullanıyor olsanız bile, eğer doğallık yoksa, gerek dinleyici gerekse konuşmacı tarafından samimi algılanmıyorsunuz.
İkinci en önemli nokta ise "Yargısız Dinleyebilmek" bence. Bir önceki yazımda da değindiğim gibi insanlar kendilerini dinleyen kulak ve anlayan yürek sahibi insanlara gereksinim duyuyorlar. İşte "Yargılamadan Dinleyebilmek" de tam olarak bu ihtiyacı karşılıyor aslında. Kendi duygu ve düşüncelerimizin gölgesinde kalmadan konuşmacının vermek istediği mesajın tamamını dinlemek ve anlamak aramızdaki bağları güçlendiriyor ve iletişimin önündeki belki de en büyük engeli kaldırmış oluyor.
Ve sonuncu önemli nokta ise konuşmacıya yönelttiğimiz soruların niteliği. "Niçin" sorusu çoğu zaman sorulan kişi tarafından eleştiri olarak algılanır. "Niçin böyle söyledin, davrandın, yaptın?" türünden sorular aslında bir nevi kişinin kendi benliğine dair algıladığı eleştiriler niteliğindedir. Haklı ya da haksız dahi olsa, bu tür sorular karşısında konuşmacı her zaman kendisini savunma ihtiyacı duyar. Bunun için "Niçin" sorusu yerine, "Ne" ve "Nasıl" soruları yöneltmek iletişim açısından daha sağlıklı diyebilirim. Mesela, "Böyle davranmana ne sebep oldu?" "Bunu yaptığın anda nasıl hissediyordun?" gibi.
Gelelim etkin dinleyicinin özelliklerine. Etkin dinleme yönteminde, dinleyici söylenenlere zihnen adapte olmuş durumdadır, anlatılanlara ilgilidir. Konuşan kişiyle göz teması kurar. Gerçek sorunun ne olduğunu anlayana kadar yargıda bulunmadan dinler, dinlerken zihinlerinde anlatılanlara dair bir hikaye oluşur ve dile getirilemeyen esas duyguyu bulur.
Konuşma esnasında dinleyici soru yöneltiyorsa bu yargılamaktan ziyade konunun detaylarının anlaşılmasına yardımcı olmak içindir. Dinlerken vücut postürüne dikkat eder; başını yavaşça sallayarak ve hafif bir gülümsemeyle konuşmacıyı teşvik eder bir haldedir. Beden dilinin de farkındadır, mesela ayaklarını sallamaz ve elleriyle başka birşey ile uğraşmazlar.
Eğer dinleyici anladığını sandığı anda beklemeyip hemen yorup yaparsa bu konuşmacıda gerginlik oluşturabilir. Etkin dinleme sonucu karşımızdakini yargılamadan dinliyor oluşumuz kişiye öyle bir rahatlık yaşatır ki, kişi başlangıçta söylemeyi düşündüklerinden çok daha fazlasını söyler. Ve yine bu rahatlık, konuşmacıya verdiğimiz önerilere uyum sağlamasını da sağlıyor.
Eğer konuşmacı şikayet eder içerikte bir konuşma yapıyorsa ya da kendisini huzursuz eden bir konudan bahsediyorsa dinlerken yüzüne bakarak, uygun aralıklarla başımızı sallayarak "anlıyorum", "evet" gibi ilgimizin canlı olduğunu gösterecek kısa geri bildirimlerde bulunarak dinliyor olmak da aktif bir dinleyici olmamızı sağlar. Ayrıca konuşmanın içeriğine uygun sorular yöneltmek de kişiye ilgi duyduğunuzu hissettirir ve konuşmasını sürdürmek konusunda cesaretlendirir.
Aklıma gelen tüm detayları neredeyse paylaştım diyebilirim :) Aslında iletişim temelde biraz dikkat ve samimiyetle çok da rahat halledilebilecek bir mesele, çok da kasıp antipatik görünmeye gerek yok. Yazımın başında söylediğim gibi, rahat ve samimi olmak çok daha önemli :)
Daha çok dinleyip daha makul koşullarda daha mantıklı konuşmalar yapabilmek adına iki kulak ve bir ağız sahibiyiz hepimiz, diyerek yazımı sonlandırmak niyetindeyim :)
Yazımı sabırla okuyan herkese en içten sevgilerimle,
Yarının bize güzel ve hayırlı bir hafta getirmesi dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)