13 Mayıs 2013 Pazartesi

Türklerin Kitap Okuma Alışkanlığı ve Insan Beynini Etkileyen 10 Roman


Kitap okumayı sever misiniz? Ben çok severim. Benim okuma alışkanlığımın mimarı babam ve annemdir. Babam bana 5 buçuk 6 yaşlarında yazmayı ve okumayı kendi elleriyle öğretti. Sonrasında okula başlayınca da doğum günlerimde oyuncak bebek dükkanı yerine beni kitapçılara götürürdü. Her yıl bir çocuk kitabının serisinden hediye paketi yaptırırdı bana. Annem de okuldan geldiğimde bana kitap okuttururdu, o sırada da kendisi mutfakta yemek yapardı. Nice hikayeler bitirdim anneme bu şekilde... İlköğretim ve lise hayatım tam bir kitap kurdu şeklinde yaşayarak geçti. Türk ve Dünya Klasiklerinden tamamına yakınını üniversiteye başlamadan evvel bitirmiştim bile. Üniversitede harçlığımın çoğunu yine kitaplara yatırıyordum...  Daha çok alanımla ilgili kitaplara... Üniversite kütüphanemizin güzel ve kapsamlı bir kütüphanesi vardı, edebi eserleri de daha ziyade buradan okuyordum.


Ve şimdi... Artık mesleğimi yapıyorum ve maalesef öğrencilik hayatımdaki kadar bol vakit bulamıyorum kitap okumaya. Yine de her hafta bir kitap bitirmeye gayret sarfediyorum. Geçenlerde kabaca saydım; toplamda 300e yakın kitabım var kendime ait. Ve en büyük hayallerimden biri, evimde çok kapsamlı bir çalışma-ibadet odası ve koskocaman bir kütüphaneye sahip olmak...


Bugün sosyal paylaşım sitelerinden birinde okuduğum bir yazıdan esinlenerek bu konuyu seçtim.

Türkler olarak pek de okuyan bir toplum olduğumuzu söylemek zor. Bahanelerimiz çoğu zaman bitmez; "Kitaplar çok pahalı", "İşten gelince yorgunluk çöküyor", "Vakit ayıramıyorum" vs gibi bir sürü arkası gelmez bahanelerimiz var kitap okumamak için...

Öte yandan, okuduğumuz kitapların türleri de oldukça kısıtlı. Popüler kültürün önümüze sunduğu "aşk, siyaset, cinsellik" gibi ana temalar üzerinde yoğunlaşmış kitaplar ve okuyucular mevcut...

Yapılan çalışmaların istatiksel sonuçlarına göre, televizyon için ortalama 5 saat, internet için çok daha fazlasını ayıran Türk halkının kitap okumak için yılda yalnızca 6 saat ayırıyor olmasını oldukça ironik buluyorum doğrusu... Ayrıca, ekran karşısında geçirilen vakitler bizi daha yalnız ve daha asosyal bireyler haline getiriyor ne yazık ki...


Ülkemiz, kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda. Örneğin, Japonya’da toplumun yüzde 14′ü, Amerika’da yüzde 12′si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21′i düzenli kitap okurken, Türkiye’de yalnızca on binde 1 kişi kitap okuyormuş. Bir Japona bir yılda ortalama 25, bir İsviçreli 10, bir Fransız 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap düşüyormuş.



İşte araştırma sonuçlarının diğer çarpıcı sonuçları
  • Birleşmiş Milletlerin yaptırdığı bir araştırmaya göre, kitap için Norveçli 137, Alman 122, Belçikalı ve Avustralyalı 100 dolar, Güney Koreli 39 dolar ayırıyor. 
  • Dünya ortalaması da Türklerin ayırdığı zamandan 3 kat fazla. 
  • Dünya ortalaması 1,3 dolar iken, Türkiye’de bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 dolar harcıyor.
  • ABD’de yılda 72 bin kitap basılırken, Rusya’da 58 bin, Japonya’da 42 bin, Fransa’da 27 bin,
  • Türkiye’de ise 7 bin kitap basılıyor. Türkiye’de dergi okuma oranı ise yüzde 4 olarak belirlendi.
  • İngiltere’de ortalama bir gazete olan günlük The Sun gazetesi Türkiye’deki gazetelerin toplam tirajı kadar satıyor.
  • Türkiye’deki gazete okurlarının yüzde 85′i yalnızca spor ve magazin sayfalarını okuyor.
  • Türkiye’de 1412 kütüphane olmasına rağmen, sadece 400′ü uluslararası kütüphane standartlarını taşıyor.
  • Kütüphanelerdeki kitap sayısı 12 milyon 221 bin 192, kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 254 bin 7 ve satın alınan kitap sayısı ise 13 bin 862.
  • “Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı” isimli çalışmaya göre, Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235. sırada yer alıyor.
  • Türkiye’de öğrencilerin sadece yüzde 19′u, 25′ten fazla kitaba sahip

Kitap okuma alışkanlığını çocuklarımıza kazandırma yöntemleri ile ilgili başka bir yazı yazmayı planlıyorum. Bu yüzden, bu yazımda çok daha farklı bir araştırmanın sonucuna daha değinmek istiyorum.

Edebiyatın‘iyileştirici’ niteliğinden yola çıkan bir grup bilim insanı, nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini, sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını belirledi.
Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan makaleye göre, roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hem hayal dünyasını zenginleştiriyor, hem de sosyal bağları güçlendiriyor.


Nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini de keskinleştiriyor ve insan davranışlarına ilişkin bilgiler veriyor. İki bilim insanı, insan beynini en fazla geliştiren on romanı da tespit etmişler. Listede Tolstoy’un Anna Karenina veya Virginia Woolf’un Bayan Dalloway’ın yanı sıra Muhsin Hamid’in 2007 yılında yazdığı ‘The Reluctant Fundamentalist / Gönülsüz Köktendinci’ isimli romanı da yer alıyor.

Listede yer alan romanlar şöyle;

Johann von Goethe / Genç Werther’in Acıları (1787)
Jane Austen / Aşk ve Gurur (1813)
Nathaniel Hawthorne / Kırmızı Leke 1850
Gustave Flaubert / Madam Bovary (1856)
George Eliot / Middlemarch (1870)
Leo Tolstoy / Anna Karenina (1877)
Virginia Woolf / Bayan Dalloway (1925)
Toni Morrison / Sevgili (1987)
J.M. Coetzee / Utanç (1999)
Muhsin Hamid / Gönülsüz Köktendinci (2007)



4 yorum:

  1. Türkiye gerçekten okuma konusunda berbat durumda,insan beynini en çok geliştiren romanlardan okumadıklarım vardı onları listeme aldım,faydalı bilgiler güzel post

    YanıtlaSil
  2. Eskiden, evim Bağcılar'da idi, işyerim ise Kadıköy'de.. Günde 4 veya 4,5 saatim yolda geçiyordu.. Haliyle iki günde bir kitap bitiriyordum.. Şimdi ev ile işyeri arası 5 dakikalık yürüme mesafesinde olunca, kitaplarla eskisi gibi dost değilim.. Yine okuyorum ama bayramdannnn bayramaaa.. Demek ki benim kitap sevgim, çıkar sevgisi imiş.. mecbur kaldığım için okuyormuşum..

    Milletimizin kitap okuma oranı düşük.. Bu bir gerçek ama bence geçerli bahaneler de var bununla ilgili..

    YanıtlaSil
  3. @ Çocuk,

    Kitap okumak alışkanlıktır.. Yeterince alışmışsan okumadığında kendini huzursuz hissedersin.. Ben çantama kitap koymadan evden çıkamam, çıktıysam huzursuz olurum.. Gün içinde okuyamadıysam yatmadan önce yarım saat mutlaka okurum.. Okumak ayrı bir tutku bende.. Seviyorum satırlar arasında kaybolmayı.. Ne olursa olsun hiçbir bahane kitap okumayı bırakmak için yeterli değil benim için.. Sen de bahane üretmeyi bırak ve kitap dünyasına geri dön bence.. Nacizane..

    YanıtlaSil

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya