Her gün ona yakın çocukla - daha doğrusu ergenlik çağına giren gençlerle desek daha doğru olur- görüşüyorum. Gerek yakın çevrem, gerekse iş sahamda muhatap olduğum kitle iyi bir dinleyici olduğum kanaatindeler. Dinlemeyi seviyorum, çünkü insanlar yaren arıyorlar kendilerine. Onları dinleyecek iki kulak ve gerçekten içlerinde ne olup bittiğini anlayacak bir yüreğe ihtiyaç duyuyorlar.
Bir insanın ağzından çıkanları işitiyor olmamız, o kişinin anlatmak istediğini anladığımız anlamına gelmiyor ne yazık ki. İletişim deyince akla gelen en önemli şeydir dinlemek.Tabii yoğun bir biçimde içinde yer aldığımız günlük aktiviteler, hayatımızda yer alan koşuşturmalar derken dinlemek üzere ya da zorunda olduğumuz birçok şeyle karşı karşıya kalıyoruz ve yoruluyoruz.
Etkin bir dinleme, çevremizdeki insanları; arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi, aile üyelerimizi daha iyi anlamamızı, hissettiklerini anlattıklarından öğrenmemizi ve onlarla olan ilişkilerimizi daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmemizi sağlar. Bazen öyle zamanlar olur ki, yarım yamalak dinlediğimiz bir konuşmadan aldığımız yanlış ya da eksik mesajlar yüzünden, ya iş yerimizde ya da ev ortamımızda gereksiz can sıkıntıları yaşarız. Bazen bu can sıkıntıları ciddi motivasyon kayıplarına sebep olabiliyor. Bu yüzden, sağlıklı iletişimin en temel taşı olarak görüyorum etkili dinlemeyi.
Etkili dinlemenin önüne geçen birden çok unsur var ancak, en sık karşılaştıklarımız çarpıtma ve aşırı anlam yüklemedir. Bir başka unsur olarak da konuşma hızı sayılabilir, hızlı konuşan kişi karşısındakinin onun hızına erişememesine, anlattıklarını atlamasına ve böylelikle iletişimden uzaklaşmasına neden olabilmektedir.
Görünürde tek bir eylem olan dinlemenin elbette değişik varyasyonları da mevcut. Dinliyor-"muş" gibi görünmek belki de en sık rastladığımız; hatta bizlerin de zaman zaman yaptığı bir dinleme türü. Dinliyor görünmesine rağmen kişinin aslında duygu ve düşüncelerinin başka bir yerde olduğu, zihnen konuşmaya adapte olamadığı dinleme biçimi yani.
Yine birçok defa rastlayabileceğimiz bir başka dinleme türü ise, kişinin kendi konuşacakları dışında başka bir şeyle ilgilenememesi, konuşmaya zihnen adapte olamama durumudur. Bu tür dinleme hatalarına genellikle, konferanslarda ve buna benzer konuşma ortamlarında sık rastlarız. Kişi, başkası konuşurken ya kendi notlarıyla ilgilenir ya da zihninden o esnada, sıra kendisine geldiğinde ne söyleyeceğinin planını yapmaktadır.
Yine birçok defa rastlayabileceğimiz bir başka dinleme türü ise, kişinin kendi konuşacakları dışında başka bir şeyle ilgilenememesi, konuşmaya zihnen adapte olamama durumudur. Bu tür dinleme hatalarına genellikle, konferanslarda ve buna benzer konuşma ortamlarında sık rastlarız. Kişi, başkası konuşurken ya kendi notlarıyla ilgilenir ya da zihninden o esnada, sıra kendisine geldiğinde ne söyleyeceğinin planını yapmaktadır.
Bir başka dinleme türü ise seçici dinleme durumudur. Bu tür dinlemede,kişi konuşanın söylediklerinden yalnızca kendi ilgi alanına giren kısımlarını dikkate alır ve dinler. Bir diğer dinleme türünde ise, kişi saplantılı bir biçimde konuşma içerisinden sadece kendi saplantılı düşüncelerine ait olan kısımlarını çıkarır ve onlara kendilerine göre anlam vererek dinler.
Savunmaya yönelik tepki geliştiren kişilikteki insanların ise en sık kullandığı dinleme biçimi ise, anlatılan birçok şeyi kendisine saldırı niteliğinde görmesi ve itiraz ederek savunma ihtiyacı duymasıdır. Tuzak kurucu dinleme biçiminde ise, kişi karşısındakini zor duruma düşürme niyetindedir ve sürekli eksik gedik arama merakı içinde dinler konuşmacıyı. Yüzeysel dinleme biçiminde ise konuşmanın içindeki duygu ve düşünce derinliğine inmeden sadece kelimeleri algılar dinleyici.
Sağlıklı iletişimin sağlandığı "Etkili Dinleme Yöntemleri"ne ikinci postumda değinmek istiyorum. "Etkili Dinleyici Nasıl Olunur" a gelmeden evvel "Nasıl Etkili Dinleyici Olunmaz" şeklinde bir analizle yazımı tamamlamaya gayret edeceğim :)
Öncelikle iletişimi söndüren ve örseleyen davranışlara göz atalım;
1- Yoklama yapmak; konuşmacıya kendi değer ölçülerimize yönelik sorular soruyorsak,
2- Yorumlamak; konuşmacının amaç ve davranışlarını, kendi amaç ve davranışlarımıza göre açıklamaya çalışıyorsak.
3- Önermek; konuşmacıya kendi deneyimlerimiz ve geçmişimize göre fikirler veririz.
4- Değerlendirmek; konuşmacının anlattıklarını kabul ya da reddettiğimizi belirten mesajlar vermek.
Şunları ne sıklıkla yapıyorsunuz?
- Söz kesme
- Hemen karşılık verme
- Konuşma arasında sözü toparlamaya başlama
- Konuşmanın tamamını dinlemeden sonuca ulaşmaya çalışma
- Konuşanı yargılama
- Sorunu erkenden çözmeye çalışma
Etkin olarak dinleme yap(a)mayan kişilerin karakter analizlerini yapmak gerekirse;
- Dinleyici bir var – bir yok ( Aklı gezen )
- Duygusal dinleyici ( Duyguları aklının önünde )
- Duyan fakat dinlemeyen dinleyici ( Çok bilmiş )
- Hayalci ( Gündüz rüya görenler )
- Bu benim için çok karmaşık ( Bu beni aşar )
- Uysal ( Utangaç , iletişime katkıda bulunmaz, soru soramaz )
- Tartışmacı ( Kendi inancının dışındaki her şeye itiraz eden)
- Hata yakalayan ( Kalite kontrolcü. Benden kaçmaz!!! )
- Not tutmaktan dinlemeyen ( Gayretkeş)
En temel ihtiyacımız fiziksel yaşamımızı sürdürme isteğidir ve sonrasında "Anlaşılmak", "Onaylanmak" ve "Takdir Edilmek" gibi psikolojik ihtiyaçlar yer almaktadır. Çevremizdekileri dikkatle ve empati kurarak dinlemek onlara verebileceğimiz en güzel hediyedir. Böylelikle, çevremizde yer alan arkadaşlarımızın, sevdiklerimizin ve aile bireylerimizin de yaşamsal ihtiyaçlarından birini de karşılamış olmuyor muyuz?
Hepimiz isteriz anlaşılmak, onaylanmak ve takdir edilmek. Ama Stephen Covey diyor ki "Önce anlamaya çalış sonra anlaşılmaya".
Umuyorum ki dinlemeyi öğrendiğimizde hayat daha anlamlı ve daha yaşanılası bir hale bürünecek. Sadece insanları dinlemekten bahsetmiyorum elbette; tüm nebatatı, hayvanatı ve beşeriyatı dinlemek olsun derdimiz,
Hayre'l Cuma :)
kendime notlar teşekkürler paylaşım için
YanıtlaSil@ dikiş dersi,
YanıtlaSilRica ederim asıl ben teşekkür ederim :)