26 Haziran 2013 Çarşamba

"Sükredenlerden Suheyb" ve "Sabredenlerden Hifa"

Hifa Hatun başka güzeldir, methi hızla yayılır. Bırakın hekimleri, tüccarları, vezirler, sultanlar sıraya girer.Ancak o Necaşi gibi bir İmparatoru bile reddeder sadece ve sadece Allah'ın rızasını diler.

Ama taliplerin ardı arkası kesilmez. Kimi ayaklarına halılar serer... Kimi cevahirler döker... Yüz kızıl tüylü deveyi getirip kapısına bağlayanları mı sorarsınız, yoksa saray anahtarlarını önüne atanları mı?

 
Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz bile, Efendimizin huzuruna çıkıp "Ey Allah'ın Resûlü" der, "Bana cennete götürecek bir şeyler öğret." Doğrusu o, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) "Gündüzleri oruç tut" ya da "Geceleri namaz kıl" gibi bir tavsiyede bulunacağını sanır ama Server-i Kâinat "Önce evlenmen lâzım" buyururlar "Zira bununla dininin yarısını emniyete alırsın!"

Hifa, büyük bir teslimiyetle boynunu büker ve "Siz kimi münasip görürseniz ben ona razıyım" der.
 
 
Mâlum, o sıradan bir hanım değildir ve onu nikahına alacak erkeğin de "özel" olması gerekir. Lâkin Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne kimseye ümid verir, ne de kimsenin ümidini kırar. Her zamanki gibi pratik bir çare bulur: "Yarın sabah mescide ilk gelenle evlen" buyururlar. Bu teklifi herkesin hoşuna gider, talipler erken kalkmak için tedbirler düşünür. 
 
Bu haberi elbette Hazret-i Suheyb de duyar ama dikkate almaz. Zira o fakir ve kimsesiz biridir. Evi yurdu yoktur ve karnını zor doyurur. Kah ağaç altlarına uzanır, kâh mescid gölgelerine kıvrılır.

Ama bakın şu işe ki o gece Allahü teâlâ bütün sahabelere derin bir uyku verir, Hifa Hatun'un talipleri gözlerine çöken ağırlığa yenilirler.
 

Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her zamanki gibi imsak sökerken mescide gelir ve talihli sahabeyi bekler.Süheyb mescide girer. Resulullah Efendimiz namazdan sonra Hifa Hatunu çağırtıp neticeyi bildirir. Hazret-i Hifa büyük bir teslimiyetle kabul eder. 
 
 Efendimiz güzel bir hutbe okur ve nikah akidlerini yaparlar.
Sonra şanslı sahabeye döner "Ey Süheyb" buyururlar, "Şimdi hanımına bir hediye al ve tut elinden evine götür." Suheyb Radıyallahu anh ellerini çaresizlikle iki yana açar: "İyi ama benim ne bir dirhem gümüşüm, ne de sığınacak evim var."


Hifa Hatun kocasının boynunu büktürmez, ona içinde on bin dirhem gümüş olan bir heybe gönderir ve "Filanca yerdeki köşkümü sana hediye ettim" der. Alemlerin Efendisi çok hislenir onlara hayır dualar ederler.


Süheyb, o gün Medine sokaklarında dolanır durur, akşama doğru utana sıkıla konağa sokulur. Kendisi için hazırlanan muhteşem sofradan ya bir ya iki hurma alır ve "Ya Hifa" der, "Biliyorum sen benim için bulunmaz bir nimetsin, ben ise senin için sadece mihnetim. Ben şükretsem gerek, sen sabretsen gerek. İster misin şu geceyi taat ve ibadetle geçirelim zira Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) "Cennette yüksek bir çardak vardır. Orada yalnız şükredenlerle sabredenler otururlar." buyurdular.

 

Ve öyle de yaparlar. Seccadelerini gözyaşları ile ıslatır, kalplerini zikİr ile aydınlatırlar. Cebrail Aleyhisselam olup biteni Resulullah Efendimize anlatır ve onları Allahü teâlânın cenneti ve cemaliyle müjdeler. 
 


Ertesi sabah, namazdan sonra Efendimiz Suheyb'i yanlarına oturtur "Ey Süheyb" buyururlar "Geceki halini sen mi anlatırsın ben mi anlatayım?" Süheyb gözlerini kucağına indirir, zor duyulan bir sesle "Allahın Resulü en iyisini bilir" cevabını verir. 

 

Efendimiz onlara "Ne mutlu size" gibilerinden bakar, "İkiniz de cennetliksiniz" buyururlar, "... ve Allahü teâlâyı göreceksiniz!" Süheyb derhal secdeye kapanır ve "Ya Rabbi!" diye yalvarır, "O ki beni mağfiret ettin, günahlara bulaşmadan canımı al!" 
 


Allahü teâlâ bu duayı kabul eder, Suheyb, secdede kalakalır. Mescidde bulunanlar ağlamaklı olurlar.

Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) "Size daha şaşılacak bir şey söyleyeyim mi? Şu anda Hifa Hatun da ruhunu Hakka teslim etti" buyururlar.
 
 

Namazlarını, yüzü suyu hürmetine yaratıldığımız o yüce Server kıldırır. İkisini yan yana toprağa bırakırlar. Baş uçlarına küçük bir tahta çakar. Birine "Şükredenlerden Suheyb" yazarlar, öbürüne "Sabredenlerden Hifa!"

♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

 Birçok hadis-i şerif mevcut evliliğin önemine değinen... Peygamber Efendimiz sav şöyle buyurmuşlardır:
    • "Nikah benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir" 
    • "Hayırlı eş, huzurun başlangıcıdır" 
    • “Aziz ve celil olan Allah nezdinde evlilikten daha sevimli ve değerli bir bina inşa edilmemiştir.”  
    • “Genç yaşta evlenen her gencin şeytanı şöyle feryat eder: “Vay olsun ona, vay olsun ona! Dininin üçte ikisini benden korudu.”O halde kul dinin diğer üçte birisi için de Allah’tan korkmalıdır." 
    • "Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim."
    • “Sizin en şerlilerinizbekârlarınızdır, ölülerinizin en şerlileri de bekârlarmızdır”


En içten sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Can-u gönülden yapılan birkaç satır kelamdır bu blog sahibesini sevindiren :)

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya